Aşk Ve Zar
Ne zamandır seni bekliyorum sessizlik
Bir çığlık gibi düş uykularıma
Ki bir kadın misali as saçlarına kalbimi
Gizli çiçek tarlaları koksun cesedim
Bu ölüm ve bu çıplaklık 
Dindirecektir ruhumun aşka yetimliğini
Başlangıçlar 
Bir kırlangıç ömrü gibi
Sonlar ise 
Tanrıya ihanet eden dualar kadar aciz
Öldürür mü şiirler bilmiyorum kelimesizliğini
Kim buluşur hüzün sonsuzluğuyla
İçi hüzün şelalesiyken 
Ve hangi tebessüm kalıcıdır o anda 
Parmak izlerinde zamanın tecrübeleri varken
Ki şans acemi bir yıkım ustasıysa 
Kaderin cilvesine / oyunlar için çok geç
Oynaşmalar için çok yorgundur hikâye 
Çamurun dibinde 
Alınan soluğum biraz
Parlaklık ise
Sahte yüzeyimin mavi tuzağı
Hayat verir mi bilmiyorum kurak dudaklara 
Hoş geldin çöl
Adımlarımın en büyük düşmanı sensin
Uçsuz bir gölge denizinin hüsranıyım 
Kanadı kırık kuşların dostu 
Ve tuzlu gözyaşı salgınıyım ruhuma doğru
Biraz koşmak, biraz serap, biraz su
Hepsi bu
Yalnızlığa doğru inen bir asansördeyim
Gökkuşağını çok özledi dilim ve dilsizliğim
Aşkın yedi katman altında öldürüleceğim
Magmasında sarı renkler 
Alev topu misketler
Ve akışkan bir günah nehrinin misafiriyim 
Ki aşk hayal gücünü öldürürmüş insanın 
Yer yarılsa da geçmişe dönsem
Ah yeryüzüm ve doğum 
Öldürür mü şairler bilmiyorum sevdiğini
Göremediklerimi görsem
Öğrensem 
Hiç duymasam elvedaların yetersizliğini
Gömsem iliklerime körelmişliğimi
Ama olmaz
Bildiğim tek şey
O'da son bir şansın olmayacağı
Ki saçlarının kokusu muhteşemdi her zaman
Kadere de örsen 
Geceme de örsen değişmeyecek 
Ne zamandır seni bekliyorum sessizlik, hadi uyan...

