Avare
gel diyorsun da
uçurumlar çağırıyor kalbimin sesini
daha ne kadar dayanırım bilmiyorum
sonbahara sarkan ruhumun
ellerinden sımsıkı tutmaya
daha ne kadar ağlayabilir şu gözlerim
kurumasın diye nehri hüznümün
bak bıçaklara benzeşiyor güllerin gövdesi
tuttukça eksiliyor umutlar da
geceyi zehirli bir şerbet gibi yudumlayan zaman bile
ölüyor beklerken seni
bağırdım, çağırdım sesimi katledercesine
ardından tüm boşlukların böğrüne
yine duymadın değil mi
bak ateşlere tutuşuyor sularımız
yanmaz dediğin ne varsa kül oldu
kopmaz dediğimiz dalları
önce yapraklarından boğdurttular rüzgarlara
sonra gövdesinden vurdular ihanetin elleriyle
bir hainlik girdi kuşlar ile göğün arasına
oysa demiştim sana
düşen dağılır yalnızlığın zemininde
demiştim sana
öylece kalır kırılan camlar
kimsesiz evlerin penceresinde.
gel diyorsun da
uçurumlar konuşuyor sustuğum yerde
anlatamam, sorma bu acıyı
benimkisi
dilsiz bir avare.