Ayazla Yamalanan Evler


Gecenin ihtiyar saçları düşer kirpiklerime

Yaprak döker gözlerim en hazin anılarda

Yağmura susuzluğum ölüm kadar eski

Karanfil ve olağan değil biçimsiz gülüşlerim...

Ey aşk!

Piçimsi hayatın dizelerine yıkma beni

Bilirsin bir damla çocuk gözyaşı sonum olur

Çıplak ayaklı yıldızların ellerinde ölürüm...

“Ayazla yamalanan evlerde intihar soluğu

Yalanlarla uyutulan deniz gözlü gelecek

Ve Tanrısız yakılan mehtap kıyıları

Cennet vaadiyle yaşatılan cehennem

Gökkuşaklarını ruhumun salyangoz sıcaklığında kemirir

Kanarım! Kaldırmaz içim ihaneti!”

Kaz ağaçları kan gölünde ufuklarımı karartır

Ben şairim, bilirsin

Kessen mısralarımı isyan dolanır parmaklarına

Sırt üstü uzanan süt beyazı bayram tedirginliği

Yokluğu dağlayan yoksul dua dilleri

Ömer’in çöle gömdüğü üç yaşındaki melek

Rüyalarımın sinir uçlarını ağır yaralar

Her köşeyi zulmetmeyi hüner sayanlar zapt etmiş

Nefretten köprüler yalıyor felaket çığlıklarını

Rüzgar susan narçiçekleri koşuyor toprağa

Masum narçiçekleri güldüğüne pişman

Yarınsız bir buse, ölüm bulaşığı gözleri

Ülkem o kadar acıkmış ki mertliğe

Dört yanımız puşt zulası...

Bütün namuslu insanlar gibi, korkak ve köle olma yüreğim!

Nakış nakış örülen yangınlar düşer avuçlarıma

Buz çiçekleri taşır bulutlar

İndirsem gökyüzünü pamuk aklığında cılız sokaklarına

Uyanır mı acaba benden önce ağlayan koca şehir?

23 Mayıs 2020 48 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar