Aynalar Paslanıp Zaman Durunca
Işıktan oyunmuş gördüğüm meğer,
Bir rüzgâr, bir ateş belki serince.
Kayboldu değere verdiğim değer,
Bendeki benliğe zincir gerince.
Tren düdüğünde nemlendi çile,
Dağların ardına gizlendi hâle,
Dünyadan muhacir ukba'ya köle,
Nedenler niçine hesap sorunca.
Kurudu ağzımda biçare nefes,
Zehirden kıymıklı yaralı menfes,
Bir zeytin tanesi kalp denen kafes,
İçinde aczini öksüz görünce.
Yetişir boşluktan yediğim tokat ,
Çöktü sırça saray çırpındı takât,
Labirent artığı kupkuru fakat,
Aynalar paslanıp zaman durunca.
Ve sükut ve sükut zehirden acı,
Keskin bıçak gibi sivridir ucu,
Anladım bu derdin yoktur ilacı,
Huzur bir kuyu aç bana derince.
Kafdağı ardına gizlendi vefa,
Lügâte yasaklı biçâre sefa,
Fizan'a sürgüne can atar şifa,
Akrep- yelkovanı felek kurunca.
Kıvrıl sol yanıma fikrin has gülü,
Yetişir ektiğin gül diye külü,
Hicran kefeninden sıyrıldı ölü,
Her gece göz açık kabre girince.
Gün gelir acıdan feryat beslenir,
Vuslat çınarına firkât yaslanır,
Bir gün Makberî'ye ecel seslenir,
Son hayâl son buğu cama vurunca.
Makberî ? ........28/04/2010....22:45....İst
usta şairden son derece güzel bir şiir daha okudum
sizin gibi değerli bir kalemi burada görmekten son derece onur duydum
kutlarım muhterem abim hoş geldiniz gönül dergahımıza.