Ayrılık Şarabı
Nefesimi göğsümde sıkıştıran darlığa,
Sevgin için yıllarca katlandığım boşuna.
Hayat denen kumarda harcadığın varlığa,
Dağ olsa dayanmazdı karışmadım işine.
Gurbetin yollarında unutturdun sılayı,
Sevdanla başlamıştı dertlerimin alayı.
Seven garip gönlüme muhabbetten balayı,
Yaşatmazken kim kurdu otağını düşüne?
Sevdan tenimi yakan alevden kıyafetken,
Hasretin fırtınası beklenmeyen afetken,
Eskiden yediğimiz çay simit ziyafetken,
Şimdi masa donatsam dokunmuyor dişine.
Hangi dağ dayanmıştır içindeki volkana?
Küllerimi savurdum aşkınla yana yana.
Ayrılık şarabıyla donattığım masana,
Kederler mezen olsun içersin tek başına.
Omzumda hicran yükü aşkta verdiğin kıdem.
Kırdın sevda çekimi henüz dolmadan vadem.
Hüznüne nikâh için aşkı boşadın madem.
Dertler yoldaşın olsun ahım düşsün peşine.
Şükran Ay'ın eski bir şarkısı vardı.
''Bahçeden gül seçmeyenler, Yar gönlünden geçmeyenler, Bu dünyada içmeyenler, Ya delidir, ya divane...''
Dünya böyle işte. Kimisi üzüm şarabı, kimisi aşka şarabı, kimisi de ayrılık şarabı içer... Şiir çok çok güzel. Tebrikler Yıldız Hanım. Sevgiler, saygılar size.
Hangi dağ dayanmıştır içindeki volkana? Küllerimi savurdum aşkınla yana yana. Ayrılık şarabıyla donattığım masana, Kederler mezen olsun içersin tek başına.
Omzumda hicran yükü aşkta verdiğin kıdem. Kırdın sevda çekimi henüz dolmadan vadem. Hüznüne nikâh için aşkı boşadın madem. Dertler yoldaşın olsun ahım düşsün peşine.
Hüzünler oturmuş mısralara, güzeldi kutladım Yıldız hanım...