Bab-ı Esrar

Artık,aynaya her baktığımda,bana iyiden iyiye el sallayan gençlime,uzunca bir nasihattir...



Söz,bir çok şey olabilir...

Ah çocuk ah...
İvedi bir umut işçisidir hayat
Dikmek için yüreğinin söküklerini
Yüzünü,sokağını aydınlatmak için
Zihninde imar ettiğin yeryüzün için...
Hani ay dolanır ya pencerende
Bulutlar gezinir ya,işte öyle
Kir ve pasın içinden yol bulursa gözlerin...

Yorgun bir hal üzredir yokuşlar
Nazenin parmakların uzanırken şiire...
Bir rüzgardır arka sokaklarda boğazlanan
Hicazdan vurur,fondaki ince sazlar
Mahruti çığlıklarda,kalemin sızlar...

Sen çocuk
Başın önde acele bir korku içinde
Geçerken dar ve karanlık tünellerden
Gündeminde derd-i maişet
Zihninde endişe-i istikbal
Dizginsiz atlar,katar tozu dumana
Haydi söz yorgunu çocuk
Bana çağı yorumla...

Daha ilk öpüldüğünde kaşlarının arasından
Nazar boncuğu,gül şerbeti,envai çeşit serinlik
Gözüne inen perde,isyan eden damar
Acılara bulanmış dünyanın karnındaki çığlık
İnsan gidebilir mi,ısmarlama hayatlar bulmaya?
Değişebilir mi söyle,baktıkça aynaya?

Sonra usul usul yanaşıp,bilgeliği emdiklerin
Aç gözleriyle senden can suyu dilenmekteler
Yani ah vadisinde,yandım nidalarıyla
Ömür törpülemek değil mi işin?
Dikilir karşına o bilindik argüman
Karşı tez
Tek olduğudur,güneşin...

Bir arayıştı haykırışın mutlaka
Dağlardan izinsiz esen rüzgardı
Şehre inen efsunlu gül kokularıydı
Ama aşk ince hünerli ve oynak
Bitirim bir deniz dalgasıydı...

Kalbinin tam ortasında kara bir leke
Ve aramızda,katran karası,kopkoyu bir inkar
Firavuni bir kibir,Lut zamanlı bir isyan
Ama 'o', o zamanda Kahhardı
Şimdi de Kahhar...
Sen aysbergleri ararken güneşte
Tebessüm ediyorum,çocuk ağzı diyorum
Süt dişlerinde,bir karanfil kokusu işte...

Çocuk,seni pusulasız gönül forsası
Nasıl bakıyorsun yıldızlara
Kuşların kanat çırpışlarına
Damarlarında dolaşan kanın ritmine
Dalgaları azdıran fırtınalara
Neyin lahuti vuruşlarına
Daha yere düşmemişken pişmanlıkların
Sor istersen hakikati bir de,dolunay çıkmadan
Kalp atışlarına...

Ah çocuk,öyle minik değil yüreği kuşun
Yarım ay kadar çeker,mizanın kefesinde
Sen sağaltırken hüznünü düşen yapraklarla
Onulmaz bir ağrı,kalbinin kafesinde...

Ama 'şuur' öğretisi keşfedilmiştir artık
Dikte ettirilmiş harfler müfredatı geride kalmıştır
Tetik düşürdüğünde ecel
Kronik bir öldürme tribine yakalanmıştır
Ey güzel çocuk,ey sevgili hüzünbaz
Bu dünya da teşrifatçı yoktur,zindancı vardır...
Bir kan var ki;sana şah damarından daha yakın
Ve onun icazetinden müteşekkildir hayatın...

İşte andını içtiğim toprak
Ve yüzüme gülümseyen ateş
Senin namına hep gündemde tutuyorum
Sonra oturup,şerefine lime lime ediyorum geceleri
Kafa kafaya verip gezginci bulutlarla...
Yıldızların ve o sırlı alemlerin
Var olunmuş kaydını muhafaza ederek...
Çarşılara uğramamış bir şiir gibisin ey çocuk
Kendi istikbaline hançer saplıyorsun
Bilmeden,gülümseyerek...

Yani örs olmak yüreğime kalmıştır
Yüzüme tüneyen yorgunluklarda
Yanılgı kabul edilmiş bir süstür artık
Ama,deniz kenarları her zaman gölgelik değildir
Dalgalar her zaman denizde ölmez
Her direk başına,bir yıldız düşmez...

Ey kuşlara nefes üfleyen flüt
İmgeler devşiren tomurcuk
Rengarenk çiçeklerin kelime işçisi
Gezgin ab-ı hayat rüzgârı
Bereketli yağmur
Bil ki;gözü karadır ölümün,acıması yoktur
Gelir kanatlandırır ruhunu insanın
Sen ki yaşasınlar içinde sarhoş
Bir anın zerresinde kahraman
Pervasız ve cüretkar
Bir kez daha düşün,giymeden tacını
Hiç görmüş müydün celladın kılıcını?...
Senin vaktin çöller kadar çok
Onunsa çocuk,bir çay içimlik vakti bile yok...

Şimdi yok sayılsan,unutulsan yeridir
Vazgeçsen,devrilesi dağların heybetinden
Şimdi kaydını günahkar rejimlerin
Listesinden sildirsen yeridir...

Aşk yoksa
Bir koşu ateşe at kendini
Denizde boğul,uçurumlara bırak
Bir kaktüs bile açamamış yüzün
Daha fazla utanmasın
Yada ulaş o büyük sırra ve ol
Çöl tutkunu bir mecnun
Dağ sevdalısı bir rüzgar
Denizler delisi bir tayfa...

Ama olsun
Med olsun,cezir olsun
Sis olsun,fırtına olsun
Beyaz melek senin de alnını öpecek bir gün
Çocuk...
Vaktin varken
Hayatın sarkacına sımsıkı tutun...

Söz bir çok şey olabilir
'Hiçbir şey' mesela...

30 Haziran 2010 160 şiiri var.
Yorumlar (6)
  • 14 yıl önce

    üstad yine harikalar yazmışsın

    yine söyleyecek söz bırakmamışsın

    okurken etkilenmemek elde değil

    su gibi akıp gitmişsin

    seni okumak keyif

    saygılar

  • 14 yıl önce

    İlk okuduğumdada hayran olmuştum öğelerin böylesine duyguyla ustaca işlenmiş biçimine şimdi de..Kimbilir kaçıncı okuyuşum çoğaldıkça çoğalıyorum şiir'de zira çocukluksa akan sular duruyor bende.

    Candan kutlarım paylaşımı...👑

  • 14 yıl önce

    Susuyorum, Mısraların enginliklerine doğru yol alarak, Tebrik ederim.

  • 14 yıl önce

    Ben bu şiirden dört şiir çıkarırdım Can🙂

    Anne karnında okusa bu dizeleri doğmaktan vazgeçerdi çocuk..

    Ama aşk yoksa bölümü aşkın önemini ne güzel anlatmış..

    Kutluyorum..

  • 14 yıl önce

    Tam da otuz beş yaşına gelmiş ki şair, hem aynaya, hem de içine bakmış. Oysa, yaş ortalaması uzadı. Yolun yarısı değil artık.

    Şiir epey uzun sayılabilir ama okurlarla paylaşılanların önemi ve değeri oluşturmuş bunu.

    Anlatım düşündürücü ve etkileyici.

    İçtenlikle kutluyorum.