Babam Ve Köyüm
Babam at arabasını
Hazırlardı
Gün doğumunda
Kamışlı yollardan giderdik
Varırdık tam zamanında
En çok tandır ekmeği
Canım çekti
Bu günlerde
Siz ne arıyorsun burada
Diyen bir köylü sesi
Asıl siz ne arıyorsunuz
Biz buralıyız
Benim burada 
Mezar yerim var 
Diye verdiğim yanıt
Ve babamın mutlu yüzü
Yine gittim .O günlere
İlk önce dedelerimin
Mezarlarına giderdik
Mucize hikayelerini dinlerdik
Güzel yüzlerden
Çok hikaye
Silindi gitti
Benden bile
Söz yazacağım
İnanan ,inansın
Ben bile soruyorum bazen
Anlatılanlar gerçek mi? Baba
Ben kimseye beddua etmiyorum
Dedelerimin lakabı 
Tökezleten yaa
Kimse tökezlemesin diye
Kıyasım abartılı oldu
Benim öyle hikayelerim
Yok baba
Ben kendi emeğimi yiyebilsem
Şükür ediyorum
Başka tasam 
Yok baba
Bakma öyle söylediğime
Seni anlatacak
Yeteneğim 
Yok baba
Yine de anlatmaya çalışacağım
Seni ,dedelerimi
Köyün bir ucunda
Bir halam
Diğer ucunda diğeri
Hep beraber 
Köy meydanından
Geçtiğimiz günleri
Ahşap evin sıcaklığını
O büyük dut ağacının 
Altında içtiğimiz 
Çayın tadını
Anımsadım,
Dahası,
Köy düğünlerini
Kına gecelerinde
Yer yataklarında
Hiç uyumadan
Sabaha kadar 
Sohbetleri özledim  
Çok sitem alıyorum
Çok uzun yazıyorsun diye
Kesmem lazım baba
Halam yaşıyor olsa
Aşure yapardı şimdi
Özledim köyümü
Özledim seni
Ölürken isterseniz 
Bir çukura atın beni
Bir insana yaşarken 
Değer verin
Derdin her zaman
Mezarın belli
Yine de sormak isterdim
Biz seni özdük mü? Baba...
5-11-2011

En derin düşlerin çığlık geçişleriyle avuttuğumuz gönlümüzün sarı odalarına güneşi aldığımızda, avuçlarımızın yanıklarını tutarız rüzgâra, kendi dirimselliğimizin sızılarını hafifletmek için. Günü gelince kabuğuna çekilen anılar gibi, biz kendi aydınlığımızın direncini yükleriz bu hayal imparatorluğuna... Tebrikler.