Bir Bölünmezlik Içinde

günleri aylara bölüyorduk
işte bir bölünmezlik içinde
biz inadına sığdırıyorduk ayları
bir güne...
öyleki dünya etramızda çok hızlı dönüyordu
bir alev topu halinde
ve ellerimizle dokunsak dünyaya
kendimize yeni dünyalar yaratıyorduk
çok da kolay olmuyordu bu
oysa zorluğu da çoktan unutmuş gibiydik
gidip gidip geliyordu düşüncelerimiz ellerimize
sıksak ölürüz sıkmasak daha da...
çoğu gecelerde
ışık karşımızda çırılçıplak duruyordu
lambalar terlemiş oluyordu
kaldırımlarsa buz tutmuş bakışların
bir abaküste sıra sıra dizildiği boşluklara benziyordu
biz bütün bu olanlara hiç dokunamadığımız
bir pencerenin ardından bakıyorduk

sonraları hareket ediyorduk
parmaklarımız güneşe değiyordu
ve biz güneşi parmaklarımızda yakıyorduk
bir sigaranın yanması gibi bir şey oluyordu
önce ateş bizi sonra biz ateşi sarıyorduk
şöyleki bütün bu olanlar düşüncelerimizin
ellerimizden kaçmasıyla sonlanıyordu
sonlanıyorduk...
sadece biz yoktuk
bu iki yokluk arasına sıkışmış dünyanın etrafında
bir sürü -biz- vardı
biz diyorum çünkü; yalnızlığın adını ben koymaktan sıkılıp
biz koymaya karar verdiğim günlerde oluyordu bunlar
püsküren bir volkan kadar rahatlatıcı
bir o kadar da yakıcı bir şeydi bu
düşüncelerim kafamdan püskürüp bütün vücudumu
ele geçiriyordu
sonra bir zindana kapatılıyordum
ve işte; sıktığım zaman ellerimi
zindandan kurtuluyordum

duygusuz bir şiirin kafiyeleriyle
süslenmiş bir dünyanın etrafında
duygu dolu cümleler arıyorduk
çok saçma davranışlarımız
Tanrının yarattığı ahlakta yer bulduğu zamanlarda bile
biz inadına
günleri aylara bölüyorduk...

22 Aralık 2010 143 şiiri var.
Yorumlar