Bir Gün Mutlaka
- Neden her kaybettiğimde
Yeniden, yeniden bulmama izin veriyorsun ki seni? -
Biz, hayallerinin harcına ne eksik katılmış ise, yapım aşamasında yıkılan
İkinci el haritalarla define arayan
Hangi ziyafete gitsek, karnına taş bağlayarak dönen biz
Göğe yakın müstakil banklarda sabahlıyoruz.
Birimizin olmadığı yer hep eksiktir
İkimizden birinin aşkıdır diğerinin aşksızlığı
Ben sakalımın kızıllığını içtiğim sigaralara borçluyum
Sen sigaraya başlayamadın henüz
Ama benin yanımda durmaktan yanakların pasif kızıl.
Bayanlar kendilerini güldüren
Romantik, paralı, atletik, nutellayı kaşıkla yiyen, ense tıraşı temiz
Tırnakları törpülü, "hayat müşterektir" sözüne iman eden erkeklerden hoşlanırlarmış
Ha bir de yakışıklı olacakmış
Bunlardan pek hiçine sahibim.
Ama diyorsun ki;
“Sen çok güzel gülümseyerek olayı kurtarıyorsun”
Durumu eşitleyecekse eğer
Sen de çok güzel özlüyorsun
Gerçi sen, bu halde bile benden çok sıfır öndesin, bilmiyorsun,
Bilir misin?
Allah’ın en büyük ihsanı
Verdiği ihsanı hissettirmeyişiymiş
Sanırım biz
Birbirimizin kıymetini o yüzden bilemiyoruz.
Herkes konuşanlardan şikayetçi olur
Biz sustuğumuz için şikayet alıyoruz
Seni bilmem de
Benim adım hiçbir zaman nöbetçi öğrenciler tarafından tahtaya işlenmedi
Geçen biri daha sordu "neden hiç konuşmuyorsun, yoksa sofi misin?" diye
Hı hı diyerek, güldüm geçtim.
Yakınlarda bir makale okudum
Alçak Amerika’nın, alçak bilim adamları
Köpekler üzerinde canlı canlı deney yaparken
Çığlıklarından rahatsız olup, köpeklerin ses tellerini kesmeye başlamışlar
Sonra da raporlarına “ses telleri kesilince köpekler acı çekmiyorlar” diye yazmışlar
Sahi gülüm, bizim ses tellerimiz hangi deneye kurban gitti?
Ve bizim suskunluğumuz neden bu kadar acı verici?
Seninle neden çay dışında başka bir şey içemediğimizi şimdi anladım
Çünkü hangi kahveyi yudumlasak
Gitmek düşüyor faldan payımıza.
Üç gün
Üç yıl
Üç asır
Belki bir gün biz de gideriz seninle
Şöyle denizi bol bir sahil kasabasına
Diyeti peşin ödenmiş acılarımızı bir kenara bırakarak
Yanımıza sadece sevinçlerimizi, gülüşlerimizi ve şezlonglarımızı alarak
Hiçbir şey bilmiyorum, bilmek de istemiyorum
Çoğu zaman bilmek, korkuyu depreştirir
Artık kimin umurunda ki
Denizi kim sular, yağmuru kim ıslatır?
Az kaldı gülüm, çok az kaldı
Türkünü hazır et
Şu köşeyi döndükten sonra, üç deyince kaçıyoruz.
Şimdi hayat istediği aparkatı atsa da
Uçan tekmeleri suratımıza patlatsa da
Çok sevip çok üzülsek de, hep sevip hep üzülsek de
Bize vaat edilenler bizim olmadıkça biz ölmeyiz gülüm.
- Neden her kaybolduğumda
Yeniden, yeniden buluyorsun ki beni? -