Bir Sıçrayışta Siyahlık Bağırır

Hiç kımıldamadan saatlerce,
soğuk beton üstüne oturup
gerilimli yaşama abanıyoruz,
kimliksiz sıkıntıların teleşında,

sağa dönüp yirmi adım attığımda,
dön bana,
sebepler sökülmeden,
oturup seni seviyorum diyemediğin,
kadınsız gecelerde

imamın tepsisinde ekmek kırıntıları,
kucağıma somurtkan bir uykusuzluk alıp yüreksizleştiriyorum,

ben aynı değilim,
lanet olsun aynılığa,
efkarla doğranan patlayıcılarda,
dehşete dokunabiliyorum,

başat duygulardan biri daha körelirken,
insanlığın üç adım gerisinde,
şehrin üst yerlerinde,


kendimle aptal modalarım var,
dilimize yerleşmiş bir salto gibi,
birbirini tanımayan insanların kaynaşması,

o güzel adımlarda,
tüm gelişmeler el altında tutulurken
yarımşar saatlik aralarda
dolaylı yoldan düze çıkmak anlatılıyor,
bunun keyfi bir başka,

ruhban sınıfında yüzler gülüyor,
geniş yankılı ziller atılıyor dışarıya,
hor görülmüş sayıların ateşinde ısınıp,
ellerimiz kenetlenirken,
takıntı gülerek gelir yanımıza
"naber " diyerek

güzellik can yakıcı
ve satırlarca süren bir deniz macerası,
vahşileşmeden yapabilmek bunu,

huzurlarınıza çıkmak çok güçleşir,

uzak bir kasabada ışıldamaya devam eder kaygısızca,
yaşlandığını hissetmezsin bile.