Biz Ne Zaman Otursak
Biz ne zaman otursak
Islak kayanın Mayıs kokan köşesine
Kahpe bir sis boğar güneşi
Üşürüz Şubat'a ipotek kırlangıç misali
Omzumuzda
Saç örgüsü hırkalar
Dudaklarımız sigara çatlağı
Zifir soluruz iyodu kurşunlayıp, şakağımızdan
İçli bir zaman ertesidir
İçimize içimizi işleyen
Öksüz bir öykünün ardından
Kül kokar şehrin ocakları
Dibi tutmuş çorba misali peltekleşir kelimeler
Susarız
Muhacirdir artık hayal
Kırık kanadını saklayan kuşun ardından bakakalan
Kendine küçük gelen bedenin hüznünü yontarız
Ay doğumu renkli şarap bardağında
İçeriz sarhoşluğu kör edip, ışığı sokarken içine
İçimiz döner
Semaha
Yalpalar adımlar mistik bir türkünün içi boş nakaratında
Biz ne zaman otursak
Mayıs kokulu kayaya
Şubat doğar
Nefesimizde üzüm kokuları
İstavrit kovalarız
Avuçlarımızda renk renk çakıl taşları
Uyduruk türküler söyleriz
Kör göze inat
Kirli bir alfabeye
Harf koyar gibi
Ve
Saklanırız bizden
Köşe bucak
Ardımızda yüreği kahpe ebe
Saklambaç oynarız
Şehrin hıdrellezlerinde
Basıp papatyalara
Sarmaşık salıncaklarda kaybederiz adaklarımızı
Biz ne zaman otursak
Islak kayanın Mayıs kokan köşesine
Kahpe bir sis boğar güneşi
Güz gelir
Baharı çiğneyip
Postallarında bir karış çamur....