Bulantı

Yakamoz günleri için
Bir ev dolusu dua bırakılmış
Paramparça edilmiş kalp pencereme;
Samimiyetin notalarından.
Anne' den.



Saksıda yetişen bir şarkı
Değil bu.



Acıyı aşk zannettiğimiz
Günlerden kalma.
Bu yüz.
Bu.
B.



Sen onu aldatanlar
Geçidindeki
Güneşin ayak izleri sandın.
Suni yanıkların geçmişindeki o şey; sahte kumrallık.




Bak şimdi gözlerini ta oraya çevir
Her zaman olduğu gibi
Hayatın alüminyum kapısından giriverecek en kadın
Sevmek için hazırladığı dudaklarıyla şov yapacak.




Bütün aktörler salonda toplanmıştır.
Kendini karikatürü sanan bir cüce
Konuklara seslenirken ağzından
Etrafa sıçrayan çamuru
Herkes çikolata sanacak.




O esnada ellerim piyanonun başında
Ama piyanoyu öyle bir yere saklamışlar ki
Hançer provalarındaki kan sesinden
Kimse müziği fark etmiyor.



Ve içimdeki bulantının
Haritası çizilmeye başlıyor
Yoğun bakım günlerinden.
Sevgilerle...





Bilinç altı modu;
Tags;
Felsefe... Sartre... Var oluşçuluk... Ama düşüş devam ediyor hala
Bugün itibarıyla üçüncü serisindeyim (rakam yok, sadece yazıyla)


Şemsi Tebrizi: Aşk, Babı Esrar, O da süreci dörde ayırmış: S.U.F.İ.
'İ' harfi en zor aşamasıymış.


Yoğun bakım: cihazlar, serum, bilincin altını üstüne getirdim bana mısın demedi.

Ve anne: camdan yapılmış, kırıyoruz durmadan, yaşlılık denen köyde bıraktık onu.


Ölüm denen ülke: içi intihar dolu,
karanlık bir şiirden kendini atanlar komitesine
Üyelik için en az beş yüz kitap okuma şartı, edebiyatın gücü...


Yabancılaşma: içimdeki ıssız istasyon...
Rayların kenarlarındaki otlar büyümüş, biçen bile yok...
Wagner Körfezinde kayıp aşklar dipsizliğinden vals.

Ve kara film (Noir): hayatım.


'Camus' : Okunuşu Kamü mü, yoksa Kamus mu?
Üstelik ben var oluşçu değilim diyor
hatırladım Wikipedia' dan. O bir absürdist.
SAÇMA!


(parantezlerden kurtulamadım hala ve nedendir bilmem
Verdana yazı tipine çok alıştım Word'de; ruhuma hitap ediyor.)



İşte böyle kendi kendime konuştuğumu gören
bir öykü kahramanı beni şikâyet etmiş.
(Çok da ..ikimde sanki demeliyim burada normalde
Ama Edip abi kütüphaneden sesleniyor: Nerdeyse küfür kullanmadığın bir şiirin yok,
ne yapıyorsun oğlum sen, bu sefer yapma bari, çok ayıp.)
'Tamam haklısın abi'




Hep bir Kafka' dayım
Üstüme sürü halinde geliyor çıldırmışlığım
hüzne kıyısı olan kentleri aldım yanıma
Sağlı sollu tabelalar konmuş yol kenarlarına ve hep aynı uyarı;
Dikkat! İkiyüzlü çıkabilir.



Tam da burada Dostoyevski devreye giriyor;
'Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur'.







Düşüş-(üçüncü seri)
Başlık: Anne

(Anne bu şiire zorla konu edilmiş bir imge.
Aslında hep ölümden bahsediyorum, hep bir düşüşten.)



Sonsuza uzanan bir koridorda
Duvar diplerine yaslanmış
Görkemli kaybedenlerin
Arasından geçiyorum kanatları devren kiralık
bir Anka'nın adımlarıyla.

Başlarını öne eğip selam veriyorlar can'ı gönülden
Sıfırdan kurdukları ülkenin milli marşı çalıyor ceset çalarda
Esas duruşa geçiyorum ve bana vatandaşlık teklif ediyorlar
Yüzümde bir tebessüm ölüşüyor o an; gamzeli yanağıma yapışan
vatanseverliğim.

Onlara teşekkür edip kalbimi gösteriyorum; bakın bakın ve dokunun
Kalbim, güneşin batmak için müsaade istediği
Masallara teslim olmuş pastel bir şehir manzarası
Unutulma odası duvarlarına süs için.



Oysa O'na en son sözüm
(O dediğim filmin esas kızı, ama hiç ortalıkta yok)

Oysa O'na en son sözüm şuydu gelirken buraya; git kalbini köpeklere at
Çünkü içinde boktan bir dünya var ve ruhundaki çukurların ağrısı
Senden intikam alıyor.



Yaşam ünitesine bağlı her an toplamdan düşebilen bir şey
Bir cümlenin içine gizlenmiş asal sayının yalnızlığı
Bir kayıp bakış, bir dilsiz his
Veya özkütlesi bilinmeyen bir maddenin herhangi bir haliyim
Ama materyalizmin dışında
Bir anne var, orda bir yerde
Bir anne var; ölmeden önce ölüyor
'kurtulacaksın oğlum' diye ruhunun dudaklarında su taşıyor
Güç vermek için yaşama isteğime olasılıkların büyüsünde
Annelik bir din'miş, yeni öğreniyorum.




Bi-linç altı egemenliğinde
Görünmez duvarlar örme ustaları arasında
Hangi yöne dönsem bir yalancı dağ'a çarpıyorum;
Dünya ve ben iyi bir ikili olamadık
Çünkü dünya; çağının tanığı ve vicdanı olamayan
bir felsefe-siz-likle durmadan bulanıyor.








Sıranın bana geldiğini söyleyen bir sufi;
'ölmeden önce ölmek gerek' diye
Bir matematik sorusu atıyor önüme ve çöz diyor.
Bütün hançerleme ustalarını aynı romanda buluşturup
Birbirleriyle tanıştırmamı istiyor benden
Ve sadece gönülden yapılmış bir insan olmak için yaşa diyor
Oysa ben hiç evlenmemiş bir vücudun diliyle
Yazdığım her şiirin son dizesini tanrıya bahşiş veriyordum
Oyuncak bir günah için.



Yalan mı?

Diye bir ses yankılanıyor durmadan
İçimdeki sözcük vadisinden.

05 Kasım 2010 55 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Diğer okuduğum şiirlerinizdede olduğu gibi pür dikkatim yine özenle seçilmiş yerli yerinde kelimeler ve anlam çokluğu fazlasıyla sürüklüyor okuyucuyu, harika

    '''Annelik bir din'miş, yeni öğreniyorum'' mıknatıs gibi hafızama çektiğim mısra Ve ''Oysa O'na en son sözüm (O dediğim filmin esas kızı, ama hiç ortalıkta yok)

    İç ses ustaca raks etmiş , çok çarpıcı şiir... Kutlarım içtenlikle..