Çelişki
Geçmiş baharlar boynunu bükerken 
Gelecek kışa unutulmayacak gülümsemen 
Talihsiz kazanın yumgusunda göğüse muhtaç bebek can çekişirken
Yosun kokusunun doğuşunda gizlenir yeni yetme dişleri 
ve izini barındırır anne memesinde 
Dokunuşların biri bin par etmezken 
Gözbebeğinde arama baba sıcaklığını 
Ve hissetme dudağından gitmez uçuğu
oysa bilirim elbet dalgaların ağlamasını 
Gözlere oturtulan umudun hangi ateşe köle olduğunu 
Suskunluğun yakasına yapışan yarınlara satılan yalanlar biliyorum
Acımasızlık mütevaziliği yok ederken,
İyiliğin günahında asılan bedenlerin kokusuna şahidim.
Ve susanlardan birisiyim sadece
Ve sen;
Mısralara ayrılan hayatı yaşıyorsun belki
Şekillenen omzuna yaslanan baykuşu uçuruyorsun yarasa yuvasına
'Herkesin evi gibisi yok' diyen dillere mühür oluyor varlığın
Üç beş adamın peşkeşine kapılıp giderken aldatıyorsun dudağında kalan izi
Ve kusuyorsun duvarların kör dibine
oysa bilirim elbet dalgaların ağlamasını 
Güneşin yakıcı öfkesini
Alıntılardan oluşan hayatları süzüyorsun
Gözlere kapanan dizlerin gamsızlığında
Karanlığın hakimi olan yüreğini kanatıyorsun gizlice 
Düşlerin savaşından çıkıp yağdırıyorsun yağmuru 
Duaların okunmamış yüzüne kusulan kan gibi
oysa bende bilirim geceye ağlayan gözlerin küfürünü 
gelmiş geçmiş yasların mavisini.
Aldanışların parmağına takılan yüzüğün göz alıcılığına kapılma 
Yorulursun!
Gözyaşınla beslediğin dar ağacını  dalından kesip
Düşürmelisin!
Yada hayata susmuş ağızları bulup öpmelisin
Gecenin sevişen yüzünde terini akıtan düşlerin 
Sızlıyor!
Duyulmayan çığlık darbesinde daha kaç köpek salyasını bulaştırır yaşamına
Ve kaç tırnak izine sığnır küllerin 
Halbuki dokunulmayan onca yaranın içinde yokolmuşluğun 
yansıyor kuşların kanadına.
Sokak lambalarını takip ederken ayakların, kovalıyorsun rüzgarı 
Zavallı yolların kaldırımına çarpan gölgenin esirine  kapılıp koşarken sen 
Arkana takılan küfürbaz yetimliğine bağırıyor kuru kalmış dilin 
Az kalmışlığın adımlarında kaç kez ezildiğini biliyorum.
Ve ben;
Gün doğarken ellerimde 
Akıtılan kanın sermayesi leş kargaların kahvaltısı oluyorken 
Sürüklenen uçurumun aynasında kalan hırçınlığıma seyirciyim
Bilmezsiniz elbet yalnızlığın tokatını
Ve hissedemezsiniz varlığınızla büyüyen nefesinizi
Kaybolmuş sokakların yapboz oyunlarındaki kör olası hileleri
Ezbere konuşan dilim yanarken dağın eteklerinde 
Göğün grisine asıyorum yaşları 
Sanki yeniden ağlamayacak mıyım?
Sabırla okudum ama okuduğuma deydi Tebrikler...👍
Guzeldi anlamlı ve akıcıydı. Kutlarım. sevgilerimle...