Ceviz Yaprağıyla Dudaklarımı Boyadım
Dolu saman kağıtlarına adını sıkıştırıp
çantama atıyorum
sade bir sofrada sınırsız muhabbetlerdeyim
ellerimi yıkamadım
zihinsel olarak,
ardından bir ceviz yaprağıyla dudaklarımı boyadım,
yine de kızmadı kimse,
kızamazlardı çünkü
ya orada olmasaydım,
ağıt yakan yaşlı ebelerin kucağında büyürken
asma yaprakları düşkünlerin babası,
gece uyurken sularda
soğuk buzlu sularda,
ayrımcılığa uğramazdı kimse,
sandallarda demkeşlerin konuştukları,
bir dermana muhtaç olarak
çocuk aklından utangaçlık geçmediğinden
kimse karışmazdı bana,
herkes uğraşında
pazara giderken uzun bir yokuş çıkardı,
insanların vücutlarında yara çıkardı,
sendelemeden yürüyenlere tutunurduk az kişi,
bilinemez ki artık
o günler geride kaldı,
eskileri anımsayıp
anılarla ölmeyi,
o tenhalıktan son kez geçmeyi istiyor insanlar,
balmumundan heykelini yapasım gelir,
en ince ayrıntısına kadar hem de,
saatlerce uğraşmak
hiç kimseyi atlamadan,
öylece
o anki halleriyle
üzerimden atamam sonra etkisini de ağlarım
kardeşimin beşiğini saklarım içimde,
öyle bastıbacaktı fırlama,
kozlarını aça aça
elindekini tüketti sonra,
bir kumar masasında,
ah kalabalıktan ne çıkardı
dillerindeydi sürekli,
kapatırsam sandıkların açanı olmaz bir daha,
yetinmeyi bilmemek sonradan geldi zaten,
yüzümde kurbağaları yatırırdım da bir şey olmazdı yine
hayırsızlık etmezlerdi bana,
evi olurdum kurbağaların,
fundalıklada korkusuz
öğle olmadan hatırını sorarlardı
yeri gelince oturaklı
yeri gelince delişmen,
ölülerin resimleri köşelerde
bize bakıyorlar hep
onlar da varlar sürekli,
bir sonsuzda değerli ...