Çınar' ım
Seni ilk görüşüm yağmurlu bir yaz günüydü galiba,
Hani beni karşılamaya gelmiştiniz bütün dostlar.
Daha ik karşılaşmamızda kanım kaynamıştı sana,
Sanki yıllar yılı dostmuşuz gibi...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin,
muhabbetinle sohbetinle güzeldin.....
Ne kadar içten bakışların, samimi gülüşlerin vardı
ve nasıl da hayat dolu biriydin..
Tanıdıkça, dostluğun muhabbetin anlamını
ve kelimelerin gizemini gördüm sende..
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Ben senli günlerde aşık oldum birilerine,mutluluğu tattım,
sabırsızlandım bir şeylerin olmasını beklerken..
Sıkıntıyı yaşadım, yaşarken nefes alamamayı
ve nefes alırken nefessiz kalmayı öğrendim...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin
Sazının teline efkârla vurur, dertli dertli inletirdin,
Hep hüzünlü türküler söyler, yürekleri titretirdin..
Türküler aradığı anlamlarını bulurdu dudaklarında,
Fırtınalar estirirdin gönüllerde ve ta uzak ufuklarda...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Gurbet ellerinde yurdumun havasını solumak vardı seninle,
Konuşmalarında, gülüşlerinde hep hüzün koklardım senin
ve her kelimende Aadolu'yu anlamak vardı sanki
ve ülkemin çağlayan ırmaklarını, nehirlerini seyrederdim sende...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Sen her zaman dik yürür, mağrur gezer, başını hiç eğmezdin,
En zayıf anların bile en güçlü göründüğün anlardı senin.
Dertlerini tasalarını kendinle, neşe ve sevinçlerini bizimle paylaşırdın hep,
İşte budur seni neşeli halinle, hep hoş sohbetinle hatırlamama sebep
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
O akşamüstü var ya, verdiği haberden daha kara olan o akşamüstü...
Senin ölümcül hastalığını fısıldadı kulaklarıma.
Meğer hain bir kurt, bir çınarın gövdesini kemirirmiş
ve çınar devrilmek üzereymiş....
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Çınar henüz 38 yıllıkmış,
Daha yeni iki dal salmış ve yeni filiz vermeye başlamışmış,
Gövdesini kemiren kurt, ne daldan anlarmış ne de filizden,
Anlaşılan kafasına koymuş çınarı alıp götürmeyi bu elden...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Sen yıkıldığın an; dalların, filizlerin, boynunu büktü öksüz kaldı.
Senin yıkıldığın an, yaşama sevincimiz gitti, kederimiz sinemizden taştı
ve sensizliğin derin hüznü ile çiçeklerimiz soldu, yapraklarımız sarardı,
Güneş bulutların arasına girdi, sanki ay tutuldu da dünyamız karardı...
ve sen sıcaktın ve sen özeldin
muhabbetinle sohbetinle güzeldin...
Ben senin hoş sohbetine, güler yüzüne, tatlı sözüne doyamadım çınarım...
Sensiz geçen, bizsiz geçen her günüme isyan eder yanarım,
Bir gün tekrar sonsuza dek ayrılmamacasına kavuşacağımıza kanarım,
Ben senin hoş sohbetine, güler yüzüne, tatlı sözüne doyamadım çınarım...
ve sen hala sıcaksın ve sen hala özelsin
muhabbetinle sohbetinle sen ne güzeldin!?
Bu şiiri de Hollanda da yaşamakta olan ablamın 38 yaşında kansere yenik düşen ve arkasında dünyalar güzeli iki oğul bırakan merhum eşi için yazdım.
Kendisini gerçek bir abi, gerçek bir dost bilmiştim hep. Son derece dost canlısı, çok neşeli, tatlı dilli ve sohbetleri gerçekten doyumsuz olan birisiydi.
Onunla aynı ortamlarda olduğumda; hayatın, arkadaşlığın, dostluğun ve yaşamanın ne kadar güzel ve değerli olduğunu hisseder ve zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamazdım.
İlkokul mezunu olmasına rağmen hayat mektebini bitirmişti sanki..... Ben üniversite mezunu olmama rağmen ondan çok şey öğrenmiştim.
Çok güzel bağlama çalar ve yine çok güzel türküler söylerdi, sık sık onunla türkü fasılları yapardık.
Şiirde de dediğim gibi ben onun yokluğuna bir türlü alışamadım ve onu her hatırladığımda
'' sen ölecek adam mıydın be şahin abi'' demekten kendimi alamadım.
efkarlıyım başım duman sitemim var eyyyy koca cınar