Çocukluğum
Bahtı teninden kavruk bir hikayeydi
Çocukluğumun bana getirdikleri
Yasaklarla hizaya getirildi bütün hayallerim
Kurallar devriye olup ardımsıra gezerlerdi
Kızlarla yalnız oynamak günahtı
Yaş biraz ilerleyince de aşık olmak yasaktı
Sadece platonik olanı mübahtı
Konuşma, yazma, dokunma da
Kafandan çevir istediğin filmi
Bakışlarımız ele verirdi bizi
Öyle bakma çocuk
'Toplum Ahlakı 'zedelenir.
Zaten aşkı dile düşürmekten sabıkalıdır şiir.
Abimden kalan yamalı bol okul ceketim
Sessiz bir ağıt gibi dururdu üzerimde
Hayat gibi bol gelirdi üzerime
Yediğim dayaklardan sonra
Hatırlamıyorum kaç çocuk dövdürdüm abime
Her gün kazanlarda yıkardı annem
Çamurlu pantolonlarımızı
Tanker savaşlarından ganimet suyla
Kurşunlar dökülürdü başımdan
Okunmuş sularla kutsarlardı beni
Boynumdaki muska kayıpsa seferber olurdu bütün mahalleli
Takdirlerim çoktu ama hak ettiklerim pek az
Üzülmek vardı, belli etmek yoktu
Zaten belli etsende umursayan yoktu.
Sonra renkli televizyonlar renklendirdi gecelerimizi
Bir tokatta üç kişiyi devirmeyi öğrendik Cüneyt Arkından
Yılmaz Güney'den racon kesmeyi
Ayhan Işık'tan verem yapan aşkları
Ceyar'dan hayatın gerçeklerini
En zor şeyi, gülmeyi öğrendik Adile Naşitten
Arkadaşlar çağırdıkça dışarı çıkasım
Babamın nasırlı ellerine baktıkça ders çalışasım gelirdi.
'Kalemi bırakırsan ellerin böyle olur' derdi babam
Kendimden önce ona ihanet olurdu okumasam
Okudum...Okudum... Okudum....
Yalanıyla dolanıyla bu dünyayı unutacak kadar okudum
İstediğin oldu babam
Ellerim nasırlı değil şimdi
Ama beynim nasır tuttu okuduklarımdan
Bu daha mı iyi?