Depresif İstasyon-II
(Tabut taşıyan kadınlar korosunun büyülü çığlığı
Şaşırmış göğe mektuplar yolladığında
Ben üşümenin hangi dilde bir çiçek ismi
Olduğunu düşünüyordum. Korkma kalbim
Bu şiirde hiçbir şey ölmek anlamına gelmiyor)
Ah Roza, seni kaç kez çekip çıkardım
Yayın hayatına son verilmiş şiirlerden
Sırf kalbinde esmer kuşlar uçuştuğu için
Sana ulaşıp canını yakmasınlar diye
Kaç kez düştüm omzundaki dar geçitten
Gücünü yarasından alan ütopyalar kurtardı bizi
Acı çekme ruhsatı olmayan bir ıstırap atölyesinde
Ağlamayı yontan zenci penguen
Zihnim ve sol elim ve ben
Hafta sonları eve kapanıp
Kirpiklerimle düzeltiyoruz
Yüzündeki dışlanmış arkadaşı
Duygularım ağzı burnu dağılmış bazı gecelerde
Ruhsal soygunlara karışır:
Bu bir baskındır
Herkes belindeki düşü yere bırakıp
Yüzünü
BÜYÜK aldatılışına dönsün
Boşalttığım kasalarla kelebek komünü kurup
Kız kulesini havayoluyla İzmir'e taşımayı düşünmek
Sana verebileceğim en çılgın armağandı
İptal edilmiş anlamlar limanında
Yakılmış gemiler tamircisidir şair
Hüznü göze alamayan çekip gitsin
İstiyorsan sen de git Roza, sen de
Ağzını bile açmayan
Poetik dehalar!
Vicdana uzak bir yerde inip
Kendi sirkinin otobüsüne binsin
ve bilsin boğazına yerleşen ipiyle
Bir şairin yarısı çukurdur
Gerçeğin sınırlarını üzerinde deneyen
Masumiyet Roza, masumiyet
Artık bu dünyaya ait bir kelime değil
Konuşurken kullanma yüzüm düşüyor
ve yan etkisi kalmamış her duygu
Nehrine sırtını dönen bir şehrin üstüne kurulmuştur
İtfaiyecilerin kitap yaktığı bu bitkisel toplumu
Açılmayı bekleyen bir çiçeğe
Nasıl anlatacağız Roza
Uzaklardaki namağlup bahçeye vardığımızda
Nasıl bakacağız yüzüne Allah'ın?
O korkunç sıfat tamlamalarının
Dilimde bıraktığı ağrıdan kurtulamıyorum
Ormanın uğultusu ve biraz bulut
Küçük huzurlar için yeter miydi bize
Önümüzde alnına savaşlar çakılan bir halk dururken
Sen de git ey şiir
Ey annesiz evlere sırtını dönen sözcükler çöplüğü
Korkuyorsan eğer
Hayatın yüzüne dik dik bakmasından
Git ki gör!
Git ki gör!
Göğe çıkma yasağı koymuşlar kapıya
Issızlığa açılan kocaman bir tabelayla
Kendini renk diye kandıran mavinin
Eskiden güvercinlerin süpürgesi
Olduğunu git ki, gör!
Hem düş dediğin bacağı kesilmiş bir kent
Topal lambaların balkonları gözaltına aldığı
Buralarda gerçeklere gözdağı olsun diye
Köpek yiyerek başlıyorlar güne
ve onların arkalarını tanrıları topluyor
Biz dilekler uygarlığına çaput taşıyan
Ağaçlar korosuyla kaldık Roza
o sonsuz ormana bağışlanan, biz
05 Ekim 2012



tam da 29 ekimde tam da halkların özgürlüğe kavuştuğu güne düşmesi şiirin ne güzel tesadüf !!
Biz dilekler uygarlığına çaput taşıyan Ağaçlar korosuyla kaldık Roza o sonsuz ormana bağışlanan, biz
ne denir ki bundan başka
tebrik ve teşekkürlerimle şair