Derin Suskunluk
Gerildi tüm şehir.
Endamıyla düştü suya toprak.
Değdi tenime üflediği sessizlik.
Nedir bu anlatılmak istenen?
Lambalar sustu...
Serin sular çağladı.
Denizler gözyaşlarına karıştı.
Patladı camlar...
Ne bu felaket, bu bin bir ahenk?
Rüzgâr sustu.
Çığlar düştü, yılın ilk aylarıydı...
Tunç kesildi gözlerimin içi...
Ateş yanıyor ormanlarda.
İçimde yanıyor sanki...
Bulutlar sustu.
Kalabalıklar dağıldı şehirlere...
Kimi denizlere, toprağa gidiyor.
Umutlarıyla bırakıyorlar şehirlerini.
Bu acıdan kurtuluş meselesi.
Kan davası gibi...
Sular sustu.
Her şey giderse ne olur biliyor musun?
Dert, keder eksik olmaz yüreğinden...
Düşmez cemre suya, yaprağa ve
Dinmez insanın yürek sızısı.
Ağır gelir yirmi birinci asırda ölüm acısı.
Seni hatırlayıp içimdeki sellere, yangınlara, çığlara neden oluyorum.
Bunu her gün yapıyorum.
Rüzgârsız bir sonbahar, karsız bir kış, insansız bir yürek...
Sen bilir misin, yazlarda üşümek ne demek?
Bir elin sevgilinde, aklın bende.
Yere batan yürek yıkan sarnıcı...
Ardından Sultan Ahmet...
Geziyorsun ve aklın hala bende...
Gel, al o halde.
Bu alışılacak şey değil.
Doğrusu benim kalbim sende.
Aklım nasıl gitmesin?
Söyle o utanmaz aşka.
Bir daha seni almadan gelmesin.