Devr-iktidar

Heyhat!

dünyanın sonu gelmiş olmalı
küçük yürekler, çığlık çığlığa haykırıyor durmaksızın
bekliyor!
tohumlarını taşın özüne diken, filizlenmesini çiçeklerin
ve gelecek kuşakların
gelincik tarlalarını duvarlara resmetmesini

çamura buluyor ve
balçıkla/da sıvamaya kalkıyor gardiyan
ama ne kadar örülürse, örtülürse örtülsün üstü
özünü hiç kaybetmeden veriyor kendini ölüme
belliki böylece erecek aslolan yaşama


eline almış kılıcı, devr-i iktidar
önüne gelen
her başı,
gövdeyi,
kolu, kesiyor

ya ölümdür bu günahkâr kılıcın biçtiği
yâda yarınlar, kesip, sakat bıraktığı

cumhuriyetin en devasa kahramanı
kovmuştu bir zamanlar elinin tersiyle
sadece elinin kıpırdanışı
yetmişti, bin yılda bir olanı tarihe işlemeye
şimdi eli kanlı olanların,
başka bir şey, koyuverdikleri sahneye

bu ahval ve şerait içerisinde
zamanın çalgıcılarının havası pek yerinde
çalıyorlar pür neşe-e içinde
diyorlar ki:
?Yaratandan ötürü severiz çalmayı!
ama nasıl eylersek öylede dinler ve söyleniriz.

Zaman değişir, elbet başkalaşırda
gidenin yerine gelende
yıkılanın yerine konanda
nasıl ki insan, değişiyorsa her doğumda
yaşamı da, yaşam alanlarını da hükmüne alıyor
sanki Allah(tövbe hâşa);
?'Velev ki'' hiç ölmeyeceğini sanıyor

devr-i iktidarında tek bir eseri yok ki bu hükmün
feryatlar yükselmesin girdiği hanelerden
afeti Allah'tan bekleyen aklı
cesetleri toplamasın yollardan
ve o insanlar ki, en aydınından en cahiline
adaleti vukuu bulan vicdanından geçip
orada çürümesin

bu başka, benzemiyor bize soyu
siması ortaçağın karanlıklarında resmedilmiş
yasak olan her ne varsa ekmiş eli
anası başka
başka, başka babadan olma
başka bir aşkla bırakılmış dölü
fakat hiç yakışmıyor o asil ruha bedeni

?Biz biliriz ey kibir!
sendeki yürek çırpıntısını,
kasırgalardan sürüp getirmedin mi gemini
biliriz;
nasıl yüzdürdüğünü, maviliklerin üzerine yeşil rengini.

bu çelik, kor ateşte harlanmış
kaynayan kazanında emeğin, ocağına düşmüş
el değmiyor
öyle ki,
uzansa tam vaktinde, kesecek kolundan

kutlusu firavunun, ferman eylemiş
?sulanan her karışında toprağın
ne bereketi, nede hikmeti kalsın
kader o ki,
buyurmuş!
?'öyle bir talan ki''
hiç kimse ama hiç kimse
rızkımdan nasiplenmesin, değilse eğer ecdadımdan

kendinden geçmiş değme aklıevelleri
hazretlerine sunmuşlar bütün hünerlerini
yalan, dolan, iki yüzlülük ne varsa
öyle hoşa gitmiş ki hal olunan
karanlıktan ürkenleri dönüştürüvermiş
ışığa inat!
ateşe tapanlar
Allah katından düşüvermiş, iblisin inine

rivayet o ki camdan nice kalpleri
bir yumruğuyla parçalayıvermiş
sonra katıştırıvermiş her birini
zulmünden dökme kâğıt parçalarına

?'ey fani''

hakta, hukukta bizim eserimizdir
onu biz vicdanımızda öğüttük asırlar boyu
ve teslim ettik sana
bilmiyorsan kıymetini
kırılırsın bir an gelir
kendi vesvesen-den olan çeliğin harında

bugün, yaşanır ve biter
bir günün uzadığı, nerede görülmüş
en fazla tan ağarıncaya değin bildiğimiz,
gece hükmünü sürermiş

yarın,
yarınlarla birleşir
kocaman bir tokat gibi
o asil ruha uymayan bedenin
suratına yerleşir

oysa bugünü yaşayanlar
bilmezler mi?
yarınlarda, barınacaklarda var
şimdi kendilerini tatmin ettikleri bedenlerde
tövbe edenlerde olacak
lakin;
o tövbeyi hangi akıl sahibi kabul edecek

Maço halinden utanmadan en kabadayısı
şanıdır oysa yerlerde sürünen
vatan ocağından kara haberi geldiğinde
geldiğinde sacına gözyaşını akıtır
şehit yavrusuna ağıtlar yakan

meçhule giden ey zavallı
geri döndüğünde, seni kim ve nasıl kabul eder

soytarılığa merak salsan daha iyiydi
gülünecek bir şeyler bırakırdın ardında
nereden geldiğin bilinirdi
ve nereye gideceğinde

denir ki (ve beklenir)
biri gelecek ve kurtaracak hainlerden her kesi
ve böylece bekleşirler

akıl bir yanda, fikir bir yanda
cesaret diğer yanda, bekler ileri atılmayı
şüphe kollar
irade oturur en başköşeye, ama yerinden kımıldamaz
azim, istek, hırs kardeştirler
fakat birbirlerinden habersiz bekleşirler
özlem, umuda bırakır kendini
gün olup da hiç birinin aklından var olmak geçmez

sonra şikâyete başlarlar
aranırlar-da
neden gelmez ki? akıl edilen!
kiminin kısadır boyu, boyundan büyük gelir işleri
kiminin eksiktir huyu tamama erdiremez düşünceleri
ne, cesaret verir kendini diğerlerine
nede akıl, ötekilerine

zaman geçer böylece
asır-asırlar
en sonunda, oldu olacağı yok
kendilerini bir koyu girdabın içinde bulurlar
boğulur bütün hücreleri yaşamın
kendi olamayan insanın bedeninde
ne akıl kalır başta
nede zikir
sefilliğin bütün erdemleri
vücuda geldiğinde

sorarım size
hiç akıl koyunlaşır mı?
hiç göz olup trene bakışır mı?
yaratılıp Allahtan korkarda
kul olup insandan sakınır mı?

Heyhat!
dünyanın sonu gelmiş olmalı

bu toprakta kurulan büyük sahnede
hırlaşıyor iktidarın sahipleri
kâh iterek
kâh kakarak
ne oyunlar oynanıyor

ya halkım?

seni senden başka
acep
kim düşünüyor?

sen-ki
kendini düşünmüyorken

23 Ekim 2010 186 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (5)
  • 13 yıl önce

    ya halkım?

    seni senden başka acep kim düşünüyor?

    sen-ki kendini düşünmüyorken Nazım Hikmet'in dizeleri geldi aklıma.Kendimizde hiç mi kabahat yok.Bunun adına demokrasicilik oyunu derler.Ucuz laflarla iş yaparsan sonu kestirilemeyecek bir noktaya varılır.Tarih böylesi pek çok olaya tanık.Kerameti kendinden menkuller de seçimden sonra halkı tanımazlar.Hatta hakaret bile ederler.halk:Acaba bu o mu?Diye düşünürken dev cüceler ortalıkta ahkam keserler.Yüreğinize sağlık.Sevgiler.😙😙😙😙😙😙

  • 👍👍👍👍👍 devri iktidarımızda şiirlere yorum yapmak ikinci bir emre kadar yasaklanmıştır... bu da böyle biline...

  • 13 yıl önce

    Gönül hanenizde yerini bulması yeterlidir bence.Sağolun Fevzi bey...

  • 13 yıl önce

    günün incisimi desem birincisi desem ya da hem incisi hem birincisi kutlarım Cihat can

  • 13 yıl önce

    Şiiri ilk paylaştığım süreçteki hatalar için özür dilerim, hoş görünüze sığınarak düzenledim tekrar...