Dilsiz Gölge

Göğsümde çatlamış bir göl —
Aynalardan kaçan yüzünü içiyorum sabaha karşı.
Adınla devam eden her cümleyi boğazımda unuttum,
Susmak, derine batırılmış bir dalga şimdi.


Kör bir bıçak dolaşıyor geceyi,
Sesin, ıssız bir perdenin arkasında.
Adını hatırlamak, eski bir yangının taşına dokunmak gibi;
Üzerinde solmuş bir kelebek izi.


Elimin üstünde dolaşan bir hayalet
Belki senin unuttuğun tenin,
Belki, aralık kapılardan sızan gri toz.

Dokundukça kanayan bir harita çiziyorum —
Kimseye göstermediğim, kendime bile.


Aç kalmış bir bakışla sürünüyorum odalarda,
Kırık bardaklarda birikmiş temmuz ayı,
Geceyi katlayan ellerimde yorgun bir sevişme,
Ağzımda taş tadı, senin suskunluğun.

Senden kalan: bir baş dönmesi,
Kurumuş bir kasırganın kalbi,
Ve ölü bir serçenin gözünde duran,
dudaksız bir dua.


Şimdi her sabah, yeni bir çukur açıyorum içimde;
Başına senin adını dikiyorum sessizce.
Kanayan yerlerim, süt beyaz bir orman.
Bir gün, belki bir gölge olarak geri dönersin
Ama ben çoktan unutmuş olurum ellerimin adını.


O zaman, yırtılmış bir gömlek gibi asılır kalırsın rüzgârda,
Gözlerimdeki paslı aynaya tutunamazsın artık.
Sana ait son kırıntıyı da söküp attığımda
Adımlarım küle, dilim taşlara dönüşür.

Çünkü dönmek, yalnızca ölülerin uyanma biçimidir —
Ben çoktan susmayı öğrendim,
Kendime gömdüğüm eski bir dua gibi.


Annemi özlüyorum bazen,
Tavan arasına sinmiş eski bir ninni gibi,
Geceyi delip geçen ince bir diken.

Avuçlarımda kuruyan bir sıcaklık,

Söyleyemediğim bütün dualar 

Annemin sesinde yankılanır durur,

Yokluğun annesiz bir dünyaya açılan bir kapı gibi

Kapanmaz bir yarayı andırır.


Senin adın, gri bir ayaz gibi duruyor
Dilimin ucunda sallanan bir kırık tını.
Kaç kere içtim seni unuturum sanarak,
Kaç şişede boğdum küflü yankını?


Ben, gövdesi taş yutmuş bir ayin,
Dizlerimde kuruyan bütün göç yolları.
Bir gün dönersin belki diyerek
Mezar taşlarına su taşıyorum hâlâ —
Sadece kendime yetmeyen,
Yamalı, dipsiz bir sevişme kadar.


Ve bir sabah, o en derin çukurda
Sadece kendi yankımı bulurum:
Soğuk, tarifsiz, kurumuş bir bakış…
Yokluğunun kemiklerine basarak yürürüm,
Daha ileriye, daha karanlığa —
Artık sen bile bulamazsın beni,
Hiçbir suya dokunmayan bir gölge gibi.

09 Temmuz 2025 316 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar