Doğuş Güncesi
rivayet o dur ki !
uyku ve kuyu arasındaymış ömür masalı
ne üç elma düşmüş gökten
ne de can verilmiş balçığa
o ıssız korularda dilsiz bir söylencedir
Yusuf’tur biraz
biraz kuyu ve zindan
ve şakırdayan zincirlerin sesi
tırmalarken kulağını kölelerin
yağız atların yelelerinde akan çocukluğumdur
ve babam köylüdür çokça
çok esmer, çok kızgın, çok kavgalı
ne prometheusu yakan ateş
ne de Yusuf’un nefsi müdafasıdır bu
olsa olsa sonu hüsranla biten bir masaldır
üstümüzde doğurgan bulutlar
kusarken tanrının lanetini
bekliyorum
bir kurşun gelsin de alsın beni
yahut diri memelerini verip ağzıma
yaşatmanı dolu dizgin
çünkü hayat ;
kimliğe sığan isimden ötedir
ve bilir yüreğin savurganlığını
kekremsi tadını almış
sularını içmiştir terli terli
yolun sonu yoksa şayet
neden yürür ki insan
ışte şimdi burada , bu zamanda
ağrıyan yanlarıma gülüşünü basmak istiyorum
ey merhametin ve güzelliğin varisi
en güzel ırmağısın sen hayatın
en güzel çiçeği
en kırılgan çocuğu
yetişmem için göğsünün hizasına
en güzel türkünü söyle
bileyim
nedir gayesi yaşamın
nedendir sırtımızdaki kamburun manası
aşkla bakman için gözlerimin içine
suretini giyindim
ey turkuaz bir hüzündür şimdi gözlerin
gel de tamamla beni