Dokunamazdım
beni şakacı seven kız 
gülümsüyor yaşlı adam
biraz daha çoğalsak 
ben ağaç 
ya sen
duysam sesinizin ince sevinçlerini
yemyeşil olsam
ve şapkanız vardı
aydınlık uzun mu uzun
sarı saçları rüzgarla dalgalanan
ufuklarımız vardı hani
sana sevgiyi dokunurken anlatan 
beyaz ellerim yok şimdi
belki sen de yoksun
geceyi kaçıran karanlığa sorulduğunda
dudakların acımayacak demiştin
ne olur hatırlasınlar biraz
biraz
üzüldüğümüzde bulutlar
ne kadar çok geçiyoruz 
hiç düşündün mü beni
bil bakalım şimdi neredeyim
duysan sevinir hatırlarsın
postalımdan çıkan parmaklarımı
gülsen
hatırlarsın bilirim
dokunamazdım 
sağılmış sütler kırmızı bir kova ve yeşil çimenler
anlatsam ne çok 
ne çok var diyecektin
unuttun mu
ineğin burnundaki komik öfkeyi
yani samanların içinde oturup
uzattığınız tasa çekimser davranan o halim
eski bir anımız mı bilmiyorum
hepimizin aynı anda gülümsediği
sakın orada olmadığıma inandırmayın beni
sarılırken boynuma
seni çok seviyorum demiştin
elmalar düştü 
düştü 
sepetini dolduran kaçtı
ve her gece kan ter içinde uyanan
dudaklarını kırmızı arzularla süsleyip
karanlığa yalvaran aşkı öğrendim 
aşkı öğrendim
o şakacı köylü kızından.




/ güneşi heybesinde taşır aşk... tanıyabilene, bilene...
tebrikler Salim şairim 👍
Hayatı, yaşadıklarını harmanlayarak öğreniyor insan aşk da bunun için de tabi ki...👍
Güzel bir şiir her zaman uğranası bir sayfa...