Döner Höyükler

Bunca ses
bunca söz
dilde diken olmuş pıtrak pıtrak şimdi neden
neden anlamaz oldum torunların dilinden?

Biz
önceleri
hem Akpınarlılar
hem Ekincekliler
baba yadigârı bu topraklarda Türk'ü,Bulgar'ı
dal budak diş dudak
ne ayrı ne gayrı
bu Küçük Kıpçak Bozkırı Dobruca'da
olup biten iyi kötü her şeyden
çeşme başında kızların bir hercai gülüşünden
haz alır
huzurlu olurduk...

Güz çıvgınlarından evvel buğdayı eker
kuzu kıran Dobruca kışlarını ağırlar muhabbetle
misafirli köy odalarında geceler boyu
nazlı nisan yağmurları fısıltısında
ansızdan çıkıverirdik yaza...
Ağustos'da orak biçer gün boyu
demet bağlar can-i gönülden
ardımızdaki anıza
dikilirdi nurtopu dokuzalmalar sıra sıra
saçılıp çatmalar
döğülünce harmanlar
kız kaçırırdık tınazlar arasından
tınaz yelleri peşinden
usulen...

Şimdi neyleyim
bunca sözü bunca sesi...
Bir akşam üstü
çeşme başından al beni kaçır demişti...

Andon'un Mito'su koşmuştu arabayı bana.
Bir Bulgar komşumuzdu
doğdum doğalı
zira köyümüz köy olalı
komşuyuz sabah akşam
ezelden bu yana
anadan babadan
varımız yokumuz
döner durur birkaç dönüm tarladan
Şavklı'da koca meradan
ve Döner Höyükler yollarında
çalkalanırken tekerleklerin yalın çalparaları
çeşme başında kaldı Adeviyem'in bakırları...

Günahımız oldu Döner Höyükler o gece
Andon'un Mito'su köye döndü habere
bizim başlarımız döndü
döndük durduk dolunaylı bir geceyle
Adeviyeyle
rüya gibi
karabasan gibi
uyandım sabahın ilk horozunda
uyuyakalmışık
sevda kuşanmış tenha gecenin çıplak kollarında...

Rivayettir
odalarda anlatılırdı
periler yurduymuş Döner Höyükler ormanı
geceleri peri güzelleriymiş
seyran eden çalgı sesleriyle salım salım
aklı çelinir tersi dönermiş insanın
döne döne
döner kalırmış Döner Höyükler'de...

Ters döndü bizim işler...
Bana Adeviye'yi çok gördüler
aldılar everdiler başkasıyla
biz hapis yattık Andon'un Mito'suyla...
O
bir yıl üç ay beleşe
ben kuru kuru üç buçuk sene
ama biz o günler
bir harbi sonrası kıtlık yılları
arpa başaklı aç harmanları
hem Akpınar'da,
hem Ekincek'de
Türk'ü, Bulgar'ı
dal budak diş dudak
ne ayrı ne gayrı
iyi kötü,her şeyden
çeşme başında kızların bir hercai gülüşünden
haz alır
huzurlu olurduk...
Anıza toza basar
taşı toprağı kutsar
hamdolsun derdik...

Şimdi bunca söz
bunca ses dilde diken diken
ateistler,kozmopolitler,komünistler
mülklüyü mülksüz eden "marksist" devrimler
yaka paça "soya dönüşlü" yıldızsız geceler
ölüm kampları Tuna üstünde soykırımlı
Tuna boyundan Anadolu'ya
Türk göçleri gözüyaşlı
gözüyaşlı gönüller göynündü durdu gönenmeden
göynünüp durdu
dönenip durdu ihtişamla iğfal yüklü seneler
Döner Höyükler'de gibi aldana aldana
ve her şey bize görüldüyse reva
her şey seninse Yarabbim
diyeceğim yok
yok ama neden
neden bunca ses bunca söz
dilde diken diken...



Galip Sertel

12 Mart 2010 41 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • "birbirine karışır tavuklarımız bilmezlikten değil, fıkaralıktan, pasaporta pasaporta ısınmamış içimiz " der Ahmed Arif, kardeşiliğin va barışın içinde geçilmiş zamanlar var şirde, "çeşme başında kızların bir hercai gülüşünden haz alır huzurlu olurduk..."

    şiir gereğini yapmış, silkelemiş şimdiyi, kutlarım...

    "Ortaçağı kanımıza Bandırırlar bandırırlar!"