Dursundu Zaman

Ey ateş
İbrahim'e serin ve selamet ,
olduğun gibi
bana da
serin ve selamet ol.

Bu aşk ateşi
bu hasret birikmesi
patlayıp duruyor
haber kesildiğinde
cehennemdeyim sanki.

Ne başucumda duran kitapları
okuyasım geliyor,
ne kap kacak yıkayasım.
Bu kadar da yoğun,
yaşanılmaz ki aşk.

Hem de bu yaşta
Bu başta.
Kırkından sonra
Teneşir paklardı.
Ki hiç görememişim
Dokunamamışım merhabaya.

Bu umutsuzluk,
bu kördüğüm
bu körkütük aşk
hayra alamet değil.

Mesafe,mil
Kilometre ne ki
Seni ruh gözümle
Sevmişim ben...
İlk anda
Yıldırım gibi çarpılmışım
Kaynadı kanım.
Ete ,tene,tere,
Bürünmezse bürünmesin
Seni ne çok sevmişim.

Efil efil esse de rüzga^r
Bu yürek yangın yeri
Öpüşmek neydi?
Neye benzerdi
Tadını nasıl da unutmuşum.
Bu yüzden ağzımda
İlla da tütün
Ve dişlerimde çay
Ve sigara tetiri.
Yaşayan bir ölüyüm sanki
Aşkın Frenk üzümü tadı
Öyle kekremsi,ekşi
Ateşin yakmasından belli
Bu hasret ,bu umut karası
Yaktıkça yakıyor bedenimi.

Kurudu gözyaşım
Akmaz oldu gayrı
Ama elimde değil
Aşık olmuşum bir kere
Aşık olmayı çekemiyorum.
Bir acaip insanlık hali,
Dost,düşman başına vermesin Tanrı.

Sen sanki can özüm
Sensizlikte kesiliyor
Can gücüm.
İnan ayrılık çok zor
Hiç aklımda tutacağım
Hatıram bile yok
Umudumsa hiç.

Hal böyle böyle
Sevdiğimi neden anlamadın
Beni böyle sensiz
Beni böyle çaresiz
Ve savunmasız kaldım.

Viyana'yı kuşatmış atalarım.
Ben seni kuşatamadım.
Taze,yeşil göbekli
Ve reyhan otlu
Burcu kokulu
Salatamı bile tattıramadım
Ya da sebzelerin kıralı
Taze ekşili bamyemi
Nasıl sevdiğini bile bilmiyorum
Ya da sevip sevmediğini
İster kuzu etli
İster zeytinyağlı.

Gökyüzü inadına mavi,
Ben inadına
Karalı ve yaralı
Gözlerim ağlamayı
Yüreğim sızlamayı
Ezberledi seninle.

Sırtımı sırtına
yaslayabilsem bir
ve ellerin avuçlarımda
bir olabilse
dursundu zaman.
Düşsün akreple yelkovan.