Edria

la'nın bir hayat felsefesi olduğunu okumuştum bir yerde
benim felsefem veya bana hizmet eden her düşünce bir ismin içinde saklıydı
...




penceremden geçerken bütün rüzgarlar
göç ediyordu leylekler
bahçemde ki sümbüller kokularını
başka diyarlara salmışken
çıkıp bir türlü gelmemene bozuluyorum
kaybolduğun geçmişte duyulan tiz bir çığlıksın
dün ve bu gün
tüm provakatör edanı takınıp
kararan akşamın kızıllığı içinde
bir ışık yakabileceğini düşünecek kadar savruğum

ileri adımlayabilmene deli oluyorum
(belki de geri adımlayan benim)

kendime bile itiraf edemediğim
için için kemirip duran bir gölgesin

hangi kıtanın üzerinde bir noktadır sığındığın
bunu bilmiyor olsam da Edria
kaybolan gülüşleri bir rüyada saklamak fikri
garip geliyor ilk
saklandı hepsi
...



sen sığmadığın masaldan atlayıp
başka masala sığacak kadar cesurdun

aynı göğün altında başka masallara sığınmak!
mavi bir sıklemen kadar imkansız geliyor bana...

rüyalara inan demiştin giderken Edria

inandım sanmştım
kelimelerin anlamlı yanlarını dolarken boynuma
iliştirirken zihnime kederleri
gördüğümün rüya olduğunu sanıyordum
kabusa alışık gözlerimle...

sonsuzluğun ulaşılmayan ütopya olduğundan
öyle emindim ki
sana dair ettiğim cümlelerin
çıkmazında uyuyakaldım gecelerce

bir gün düş bozumuydu sanki
toza bulandı tüm iklimlerim
günlerce süren bir kuraklığın içinde kaldım
sonra eşsiz muson yağmurları boşandı göğün yüzünden
ıslandım

çok ıslandım Edria

Korkunun içinden geçtim
kırk mum yakıp dilemiştim bir sesi bir nefesi
kendimi zincirlere vurmuştum bir mahzende
ışıkları yakıp uyudum
şimdi bir nekahat döneminde sensiz
ilerliyorum

iyiyim!
ne kadar iyi olabilirse et ve kemikten ibaret bir ceset
solan göğe bakıyorum
nasıl başka bir masala inandığını aklım almıyor hala
Nanu gitti Edria
o hiç gelemeyeceği diyarların ardına gitti
ben onu çok özledim

kahretsin!
tüm samimiyetimle seni özlemediğimi söyleyemem
cesaretimi takınıp sana geri dön demeyi isterdim
ama gururlu olan yanım hala ağlıyor Edria

Eski evin yeni yüzünü görmelisin
güller öyle çoğaldı ki
hanımeli evin en üsttüne tırmandı
hatırlıyorum akşamları çok severdin
sonra bir öpüş bir titreyiş lavanta kokulu ayazda
başını omzuma koyup ağlamıştın hani hanımelinin altında
bahçe de ömrüm duruyor
her gün onu biraz daha toprağa gömüyorum
belki de bu kadar sulamaktan
solmuyorum Edria

kederleniyorum
her gün sabaha uzanan ellerimle
verandada oturuyorum eski koltuğunda
akşam oluyor
samanyolu aynı yerinde her gün ve her gece
senin yıldızın da orda
...



gece yükseliyor yine Edria
ben her gece ölümün içinden geçiyorum
ölmüyorum!
ıssızlık dışında her şey yolunda

hiç bir karanlığa basmıyorum
ve çarpmıyorum alçalan gölgelere

yaşıyorum Edria
solan göğün altında
...





Değerli yorumuyla şiirimi aydınlatan Hasan Karaşahin'e teşekkürlerimle...

18 Şubat 2014 75 şiiri var.
Yorumlar (25)
  • 10 yıl önce

    teşekkür ederim şair saygılar

  • 10 yıl önce

    çok teşekkür ederim Ali bey saygılar

  • 10 yıl önce

    çok teşekkür ederim Aslı hanım sevgiler...

  • 10 yıl önce

    Mektup tadında kokular taşıyordu şiir... bir de beyaz kelebekler anılarda gezen...sevgiler şiire ve şairine...

  • 10 yıl önce

    Güzel bir anlatım dili, hikayeleştirmek gibi. İçinden bir çok duyguyu alabiliyorsunuz. Şiir duygunun dışa vurumu elbet ve bunu yapmışsa güzeldir. Gün şiiri olmasını tebrik ederim..

    Başarılar. Şiirce