Ekvator Yakınlarında Bir Sevzeniş
Görüşlerdeyim, sezdim.
Sevgilim; saçların sarı, başak sarı, buğday sarı görüyorum.
Burda gökyüzündeki sarı hoş karşılanmamış.
İşitmiştim.
Önce yürümüşüz parklardan birine sen salınırken gözlemişim seni,
Ellerin beyaz da beyaz imiş.
Tarçın diye bi kafede oturmuşuz sonra, sahlep kokmuş ağzın, gönlün, gökyüzü.
Ölüm yıl dönümüymüş Barış Bey'in, dinlerken dalmışım gözlerine, seviyorum.
Kararmış gökyüzü de dalmışım hayaline,
Gün doğmuş bitmişim kapında sessizce.
Almışım seni, bir ağaç sessizliğine çay yudumlamışız, sallanmışız.
İzlemişim seni sonra kıskanmış göl delisi, bilir o bizi.
Ellerini tutup da saçılmış benim kalbim, bilirim.
Bilir misin nedir sözlerini öpmek ?
Gün kararmış yine dalmışım hayaline.
Çıkınca mavi gün yüzüne bitmişim kapına,
Sen gelirken yanıma, yanlarım güzellenir bilirsin.
Bu şehirde aşık çokmuş, ben eklenmişim çokmu(ş)
Ziya Bey demiş: ''Aklın varsa şarap iç güzel sev, dünya varmış yokmuş umrunda olmasın.''
Parkın sonu o demiştin, turunçlu ağaçlar vardı ya.
Yürüdük, sevgilim. Sonsuzluğuna tersine evrenin.
Üç adım, üç adımda bir mutluluk vardı aramızda.
Durmuştuk göle en son hatırımda, o bizi izledi biz yükselişimizi kalbe,
Gün karardı, sıcak çikolata da bitti damaklarında.
Beni bekleyen bir kuru şehir, sana devam kaldı.
Öptüm seni, bir pazartesiydi.
Unutmak imkansız şimdi son veda sesimizi.
Gamze için.