Elitizm Şımarıklığı
onca renk diyorum, onca renk
ne diyeyim göremiyorsan
sarıları
kahverengileri
canhıraş ahengi
araba camının arkasına gizlenmiş
benek benek haşerat cesetlerini
oysa hepimiz aynı bütünün parçalarıyız
iyiler sadece batıda değil
kuzey ve güneyde de olabilir
belki de doğuda
tersini düşünürsen
fark etmeden
ayağın altındaki kilimi de alırlar
sanki görüntülü görüşme sonrası
yeni tanışan çiftin sessizliği gibiyiz
deniz anasının kumla buluşması gibi
yarı baygın gözlerle
tuzlu tuzlu birbirimize bakmaktayız
'elitizm' şımarıklığı yedi bizi
bizde kalan son cümlesi
kara bahtım ,kem özgürlüğüm
yol boyunca eskimeyen şarkılar dinleyip
nakaratları üzerimize yakıştırmışız
yol boyunca katran karası yalnızlığı içine düşüp
araba plakalarından fallar bakıp
aydınlanmışız
biz yol uğruna her şeyimizi feda etmişiz
durmuşuz
afallamışız
biz kimiz
onun ötesi
tanıdık dinlenme tesislerinde
kısa bir çay molası
onca ses diyorum, onca ses
kulaklarına barikat kurmuş sanki ins
kim vurdu şahlanan düşlerimi
toynaklarına bulaşmış kara orman çamuru
bakarsın yeşile korkunç bir çığlık
dinin peşini bırakmayan o hayalet
sığınmış çürümüş yaprak ölülerine
kazıyor mezarları
yazıyor evet gazeteler her gün yazıyor
mart ayında flört ediyor özgürlüğün; manşetlerde
bakarsın şaşkın,şakın
gözler açık, betimsiz
ve bir başka tarafta sürer bir sığlık
anlarsın
miladını çoktan doldurmuştur
başını okşadığın
gıdığından öptüğün
elitizm şımarıklığı
o adam,odam
başına çöksün benden kaçırdığım o dam
kocam,
evlensem de kırmızı oturak da mı otursa
sinek gibi tepemde mi dolansa
üç çocuk doğuracağım
ikisi kız, bir oğlan
rahat durduğu yok
plastikten yapılan
zincirler kırılmaya yatkın
yol yakınken
beyaz sabun köpüklerinden, zenci yapalım
gün gelir satarız kara orman çukurunda