Esefra'ya Şiir/ler

1.

ah, kıyılarımı yıpratan mâviş hıçkırık

ah, suyumun ıssızlığına denk düşen uçurum

uçurum gözlü sevgilimin uzadıkça uzayan çılgınlığı

sabırtaşımı kantaşımı çakıltaşlarımı zıplatan tedirginlik

kırlangıçlar ah: logaritmadan habersiz hafif kanatlarıyla

analitik geometrisi akşam serinliğinin

metin altıok’la behçet aysan’ın yangındaşlığı

kalplerini internette pazarlayanlar

muhtıralar ah, iddianâmeler ve entelektüeller zulüm yanlısı

profan bir baş ağrısı ve pagan bir çekingenlik

tabula rasa şair süprüntüleri

anadiline bile saygısız yazarların poetikası

kimin arabasına binerse onun şarkısını söyleyenler ah

ah, benim tanrısallığı suskunlukta arayışım

mânâsız bir sözcük kimileyin ah: esefra!

-esefra: sen nehirlerle söylendiğinde daha bir güzelleşirsin-

Irak’ta açamayan kıpkızıl güller, ah kan köpüklü cümleler

rüzgârından hançerlenen tâlihsiz yurdum

yurdumun içedönüklüğü: daha bir kıpırdayan kanatıldıkça

tekerlekli sandalyesinde hayata tutunmaya çalışan biri

serum şişesinde dallanıp budaklanan bir–iki mısrâ

bir güvercinin hava boşluğuna düştüğündeki çâresizliği

ceylânların suya inme vaktine benzeyen yüzüyle sylvia plath ah

ve erdal eren: cuntanın çelik çekirdeğince çürütülen gövdesi

ve kılını kımıldatamadığımız bu allahsız dünya

benden mi sorula benden mi sorgulana bunların cümlesi

hep böyle puslu mu kalacak bu yedi kat gök

yerküre, hakkaniyetsiz ve de paslı mı

sen söyle esefra ve aç sözümü

ah esefra!

yıldırımlar düşer bana kavrulur dilim

parlat közümü!

2.

allah’a doğru uçuşan kuşlarlasın sen esefra

-münker ve nekir’den mülhem bilgilerin var

halkın alın terinden sıçrayan şafağın koynunda

vakitlerin en dirisinde, aşk vaktindeyiz

göğsümüzde ikişer top hercâi menekşe

rüzgâra dönük yüzümüzün hüzünlü yanı

dağlarla konuşuyoruz esefra daha ne olsun

sabrımızı kalp atışlarımızla sınıyoruz

(içimizde yoğunlaştırılmış birer hicran duygusu)

canını canıma kat öyleyse, kolların boynumda

aykırılığını duyarlılığımın üstüne boşalt

ah esefra, vah esefra, of esefra

yana yana yanmasını öğrenmedik mi

ibrahim var ya, o ibrahim, o ibrahim, o ibrahim

nemrut’u dize getirsin artık ufkumuzda

3.

ey esefra, görüyor musun

nehirler dolanıyor bacaklarıma

hassâsiyetinin hışırtısı dolanıyor sımsıcak

bak, kuyrukluyıldız kucaklıyor özlemlerimi

sesim sesine karışıyor mu, duyuyor musun

geliştikçe gelişiyor mu bu şiir

yüzümün ormanında

seni yüz küsur yıldır tanıyorum ey esefra

ister inan, ister inanma

gözbebeklerindeki hüzünden tanıyorum

sözcüklerinin seke seke yürümesinden

sen bakınca bir ateşin tutuşmasından

avaz avaza

ey esefra, gözümün nuru!

yaşamak ağrısı bulaşmış bir kere

kalbimizin binlerce çarpıntısına

yunus emre’yi ve sokrates’i sevmek ağrısı

bitişmiş alnımızın bitimsiz aylâsına

devrimciler ve yoksullar biriktikçe birikmiş

işledikçe güzelleşen suçlarımıza

esefra, ciğerimin köşesi, ne bekliyorsun daha

dünyadır bu: gizemli ve karmaşık

dünyadır bu: basitliktir yerine göre

biz ikisini de yorumlayalım

ben senin göğsüne bir defne dalı

ve de birkaç yıldız ışıltısı iliştireyim

sen de benim göğsüme yeni yazdığın

şiirlerinden birini sok olmaz mı

ah esefra, canımın cevâhiri, ne gerek var çekinmeye

yürüyelim dere-tepe ve demeden dağ-bayır

kardelenler aklımızda ve turnalar havada

ah esefra

uğrun uğrun büyüyen gönencim benim

kitapların sıcaklığı ve sevinci toprağın

bizi bekliyor sabırsızlıkla

gidelim ki: yol açılsın, boylansın dal, gül saçılsın

kahkahaçiçeği kıvâmında devril omzuma

4.

ağzımla kuş değil

güneşi tutsam

faydası yok esefra

olanlar oldu

safra kesemde kanser

ve ruhumda şahmeran

beni soldurdu

insanım ben esefra

etten ve kemikten ibâret değilim

kanımla canımla canânımla

yaşadım yaşadığımı

nefret ettim dünyaya tapınanlardan

mikrosundan makrosuna diktatörlerin

hepsine kafa tuttum

bağlanmayagöreyim ama ceylân gözlü bir kıza

domuzuna sevdim her bir şeyini

ah ki, dünya eski dünya değil esefra

eze-büze posasını çıkarıyor insanın

doksandokuz derece sulardan içtim

haşlandım yüz derecede

bunlardan etkilendim, çürüttüm vücudumu

yalnızlığın yüzbin çeşidi varmış

kahrolmanınsa sonsuz

istifrâ ede ede öğrendim hepsini

tırnak uçlarıma değin mülkiyetsizdim

-şiiri mülk saymazlarsa

bu yüzden de ergitilmiş demir gibiydim

aklımda asırlık çınarların gölgesi

ikindi ezanlarına karışan ateist sözleri

kalbimde kalubelâdan kalma şarkılar

hevessiz ve öyle dalgın

yarı-zındık, yarı-meczup bir safariydim

ah esefra

ömrümün en trajik kırılma noktası

yaşandı ve bitti bunlar

olancası: bir eksik kırlangıçtım göğümde

bana azrail gel diyor, reddedemem ki

“merhaba kâinat, elvedâ dünya!”


Not: Amon Ra; "Güneşin hizmetçisi. Güneşin yeryüzündeki yansıması gibi" anlamları olan eski Mısır tanrısıdır. Ben, onun adından esinle, Esef Ra (Keder Tanrıçası) diye uydurdum kendimce ve iki sözcüğü birleştirerek de "esefra" dedim. -B.D.


(*): Eksik Kırlangıç adlı kitabımdan, 2014

07 Mayıs 2019 233 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar