Esir Düştüm Yokluğuna

Sabaha kavuşmakta olan gecenin,
son demi gibi karanlık
Ölmekte olan bir bedenin,
anlamsızlaşan dünyaya bakışı kadar alaycı suskunluğun
kuru bir sünger gibi emiyor,
varlığınla sulanmış yüreğimi
Köle düştüğümden beri yokluğuna;
Kayboluşum zor, esir pazarlarında
prangalarımdan tanırsın beni

' ...
Yürüdüm;
koşup durduğun sokakları

Kokladım;
Bir zamanlar hüznünün,
mutluluğunun sindiği harabe duvarları

Sevdim;
senin gözünden bakar gibi
bir daha geçmişe giderek
ruhunda iz bırakmış her şeyi

Bir âmânın değneği gibi
seninle tanıdım bu şehrin bilinmezliğini

Ara sokaklara tünemiş ne kadar solgun yüz varsa
sandım ki arta kalmışlar benim gibi
ölüyü dirilten gülümsemenden


Düşmanlarımı korkutan heybetim yok
Azmim,
cesaretim
uzak!!!
ölü çıkacağı çarpışmalardan
Oysa sevgimin korkuttuğu yürekler var
sevilmekten ürkmüş sevgilim

Sen ısısı sana değmiş
Bir ateşten korkarken
Ben bütün yangını ile içimde taşıyorum
Sen onun sıcaklığından ürkerken
Ben yüzüne haykıracak cesareti buluyorum
Seni sevdiğim renkten,
kitaptan,
filimden,
sana ait olmayan hiçbir şeyden değil
Senin için büyüyen,
sana olandan haberdar ediyorum

Eğer o tanrı ki;
kendini beş vakit aklıma düşürmek için
dünyaları yaratıyorsa
Yarın, beş vakit aklımı çalanı değil
yaratığı aşkın acizliğiyle
O'ndan bir parça olanı sevdim diye
beni cezalandıracaksa
kim inanırdı ki ona... '

08 Haziran 2014 17 şiiri var.
Yorumlar