Eylül

eylül ağır
bu mevsim kurşun hacminde gökyüzü
yağmuru yok
acısı göğse sürgün

karabasan
iman tahtama basan
yarın bugünden bugün dünden daha tufan

oyun bozan hayalin girdabında savrulan minik yelkenliyim
yekesi kırık umudun
deniz rengini çalmış karanlıktan

ne maviydi oysa
yorganlar yıkanırken o ıssız boşlukta
yüzerken memesi feraceye mahpus kadının avuçlarındaki köpük

dilinde sakladığı şarkıyı
söylerken gözlerindeki aşk
martılar semah ederdi güneşin başucunda

öyle aydınlıktı
öyle kırmızı yanakları
kaçamak voltalar atarken kızarmış kumda acıdan sekerdi ayakları

ışığı aralardı fesat lacivertlere inat
parmaklarında dost düğününden arta kalan kına
yassı taşlar kaydırırdı yakamozla

öyle oynaktı
öyle kıvrak beli
zilleri raks eden çengi kıvamında

çocuktuk biz
çocuğumdan daha çocuk
kumdan kaleler yapardık kumdan kaleler bozardı dalgalar

acemi küfürler ederdik poyraza
duyar gibi eserdi daha sert daha hoyrat
düş bozardı zulüm gibi zalim seslerle

öyle büyüttü içimizdeki korkuyu
yel değirmeniydi savaştığımız
kırdığı yaprak tokat gibi yapışınca şakağımıza korkardık

korkarak pişirdik delikanlı düşleri
acemi eylemlere sakladık son ezgileri
sol yanımızda sancı sol yanımız memleketti

öyle sevdik
öyle sarıldık yavukluya
öyle öptük bayrak kırmızısı dudakları

öyle yıkıldı kumdan kale gibi umut
adı eylül kaldı tutsaklığın




eylül ağır
bu mevsim kurşun hacminde gökyüzü
yağmuru yok
sancısı göğse sürgün ...

08 Eylül 2015 943 şiiri var.
Beğenenler (5)
Yorumlar