Eyvallah

deniz durgun
ne bir yakamoz, ne küçük bir balık parlaması yok aklında
-saçların mı kirli! yoksa çocuk
tüm mürettebatıyla batan bir nazi denizaltısının,
hiç alakası yokken üstelik, komuta merkezi geliyor aklına
-sarhoş muydular yoksa?
kutlamasındaydılar belki ne biliyorsun
Atlas Okyanusu'nda, çoluk çocuk dolu bir ticaret gemisini yeni batırmanın heyecanıyla...
kutlamadaydılar belki...
diyorsun
-boğuldular mı yoksa çocuk...
boğuldular mı yoksa?
annenin elinden yarsına reçel sürülmüş ekmeği nasıl kapıp da kaçardın
dışarsı kar, kış, kıyamet ve ayaz ve soğuk
çatlak ellerinle hala kartopları yapıp hayallerine saldırıyorsun ya
aşk olsun... olsun aşk.
yandın mı yoksa...





sonra gözünü dikti bana ve sordu
sevmem
asla bir cevap kabul edilmedi cümlede kullanılmayınca
sevilmem...
her cümlenin öznesi yüklemi, tümleci ve bilmum dil bilgisi kurallarını kapsadı tek başınada
cevap olmadı






bana en çok bir kızılderilinin hüznü koydu...
beyaz adam geldi, silah icat oldu, mertlik bozuldu
ve yıkandı ya hani!
koskoca Amerika kıtası ateş suyuyla...
ve bir haçın ucuna astılar hemde en irisinden, en çeliğinden
kızılderili başlarını...
isyan bu ölmek gerek
mi diyorsun çocuk





anlayamıyorsun
hele ki insanları
hele ki kadınları hele ki sevdiğin kadınları
bir hayat veriyorsun
üstelik hiç bir şey istemeden
üstelik ve sadece sev derken...
damıtmaya kalksan hayatımı
kaç kadeh çıkar boğma rakıdan
diyorsun çocuk...
yoksa mey-hoş musun?





o zaman yüklem kalksın
sen hiç bir dilde yazılmamış bir ağıtla seslen bana
ve ben sana icat edilmemiş dillerde aşk türküleri söyleyeyim
anlamam mı
diyorsun çocuk





yağmura yakalanan çiçek hırsızları gibiyiz be hayat
ve damlası yapraklarına düşer menekşe moru yüreğimizin
zor işte...
sen zor görmemişsin papatya
kışın dikmeye kalkmıyorlar mı
iş yerindeki çiçekliklere menekşeleri
kar yağıyor inadına işte o an kış sevmelerine
aşkın rengi yok be çocuk
aşkın dili, dini ve içkisi yok be çocuk
sarhoşsun zaten her dem
eyvallah çocuk...