Gece Söyleşileri ?iki-
Gece Söyleşileri ?İKİ-
 
*******************************
Daha akşam... Karanlığın egemenliği  
Henüz başlıyor...
*******************************
Bahçeye girer girmez yöneldiğin... 
Dalları, mağrur bir oyunla kıpırdayan 
Genç bir ağacın altında uykuya dalmışım 
Galiba bu yüzden, evet bu yüzden 
Ancak karışık rüyalarda görülen cinsten 
Ağlayışlar içindeyim 
 
Başımda tüneyen dalak balı bulutların 
Koynundan süzülmekte yağmurlar 
 
Yüzlerce dille konuşan sevdanın 
Bir sözcüğünü bile anlamadan 
Geçip giden şu rüzgâra bak hele 
Bak hele ıslıklarıyla kendini kutsayışına 
Bak hele karanlığa dert anlatışına 
Ve telaşına... 
 
Karakış... 
Gözlerinden düşür beyazı artık 
Gecelere meydan okuma, renginle 
Bahara meylet biraz bahara 
Barış kendinle 
 
Ağır kadehlerle sarhoşluklara veda... 
Veda gözlerinle sunduğun mezelere 
Bir daha çalmasın kapımızı, 
Meclisimize misafir olmasın bir daha 
Gömleği yırtık sakiye veda 
 
Öncü bir sözcük gelip geçsin sayfamızdan 
Kitaplarımızla ocaklar tutuşturduğumuzda 
Aklımıza mıhlanacak anlamlar var oldukça 
Gece de var, sen de varsın 
Sesimiz de, soluğumuzda...
...
 
 ************************
Akşam ile gecenin çağında...
 ************************
 
Bakışlarından umutlar devşirdiğim 
Akşamların gamına kurban 
Sen bile hüzün sen bile 
Gelip geçerken buradan 
Bir yarım selam ver,
Bir yarım selam 
Hasret yorgunu gözlerinle 
 
Dualarını neden rehin bıraktın neden 
Kurumuş ve çatlak dudaklarında 
Gelmeyecek otobüsler mi beklersin hala 
Hayatın fani duraklarında 
 
Sessiz bir türkü mırıldan bari 
Ayrılık ve hüznün hatırı için 
Gök kubbeden hayır bekleme bu akşam
Sorma hiç zöhreye bu karanlık niçin?
************************
Yatsıdan biraz sonra...
 ************************
Ne var elinde senin a canım elinde ne var?
Titreyen parmaklarınla okşayıp durduğun 
Nurlarla zırhlanmış yürek kimin, kimin söyle...
Ufuklarla oynaşıp duran gözlerinde ne var?
Şu maviler kimin, şu rengârenk yeşil kimin, söyle...
 
Bir parça nur ver gözlerime, şu görmeyen gözleri bir gör 
Tut götür ellerimden yahut bir asa ver kuşburnu ağacından 
Bir gül bul şu diken ehline, şu güle bir bülbül tayin et 
Al meyveleri al hele şu fersiz ağacın kucağından 
Yüzleri topla dallardan, yüzsüzleri bir gör 
 
Heyyy taptaze yüzünde yüzlerce kıvrım barındıran 
Heyyy baygın bakışlarıyla serhoşları andıran 
Dağıt bu meclisi, kov sakiyi de, serhoşu da, meyhoru da 
Yık gitsin duvarları, sök pencereleri, kır camları 
Hastayı da yok say, ilacı da, doktoru da 
 
Gel, sadece sen gel, öykülerini de koy kapıda 
Diline prangalar vur, sök ses tellerini yerinden 
Gözlerimle bak hatta kutsadığın dünyaya 
Vazgeç gözlerinden 
 
Yahut git bu kapılardan a canım, bu bahçeyi yok bil 
Sök bütün ağaçları kökünden, tüm dalları kır hatta 
Yık gitsin asfaltları, patikalara setler kur 
Kır uçakların kanatlarını, patlat tüm tekerleri 
Yıka yüzünü de gel sofraya a canım, gel otur! 
 
Ne var elinde senin a canım elinde ne var 
Titreyen parmaklarınla okşayıp durduğun 
Nurlarla zırhlanmış yürek kimin, kimin söyle...
Ufuklarla oynaşıp duran gözlerinde ne var 
Şu maviler kimin, şu rengârenk yeşil kimin, söyle...
 
 ************************************
Gecenin kıdemli konuğu, geceye söylüyor...
 ************************************
 
1
 
Süzgün bakışlarınla ağlar ördüğün gece, 
Kanat çırptığım bütün kayalıklara... 
Uğur böceği olmuştu gönlüm 
Çırpınarak ölmek pahasına 
 
Kanatlarımda nedensiz bir arıza 
Ve tanımsız bir eksiklik duyularımda 
Uykularımda yaklaştıkça büyüyen gözler 
Yusuflar yutan kuyular misali... 
 
Emsali olmayan bir sessizlik 
Ve uğultulara nota yazan bestekârlar 
Kıyamet şarkısı çalmakta neyler 
Sesini taklit ederek 
 
Giderek yaklaşmakta seher 
Tan vaktine mühür vurman gerek 
Badeye banmış dudaklarınla 
Kucakla bu sarhoşu kucakla 
Fethetmek istiyorsan yolları 
Gözlerimi karanlıklara alıştırdığın gece 
Her yeminine inandım ey sevgili 
Lal olmadan sadece biraz önce 
Bir tek hece kaldı ezberimde... 
  
2
 
Uykuya tebdil hava verdiğim bir geceydi 
Sıcak bir nefes çekmişti canım yine 
Gözlerini dikmiş öyle bakıyordun 
Ama perdeleri indirmişti felek 
Nedense gözlerine 
 
Zaman suyolu etmiş mekânımızı 
Konukluğu pek zor, ağırlanması pek çetin 
Her öğünde bir parça ömürdür ikramımız 
Her parçada bir taze can 
 
Zamanı dudaklarından öptüğüm bir gece 
Çözüldü bilmece sandım ey sevgili 
Yırtıp attım beynimin prangalarını 
Yıktım bir darbede gönlümün surlarını 
 
Ayak seslerine değiştim bütün gündüzleri 
Krallığım baki o yüzden karanlık diyarında 
Ellerine kelepçeler vurmuşum bir fermanla 
Ve ellerim zincir seherin ayaklarında
 
 ************************************
Geceye hitaben okunan imzasız bir mektup...
 ************************************
Nazdan surlar döşemeseydin eğer 
Yüreğinin etrafına her gece 
Bilmecelerle etmezdim sabah 
Sehere sırlar söylemezdim 
Gizlice 
 
Ne köşkler inşa ettim ne köşkler 
Hüznün arka sokaklarında 
Gelmeyi çok istedim çok 
Şu sevda şenliğine 
Kırmızı ışıklar yanıyordu 
Aşk kavşaklarında 
 
Ne ömürler tükettim ne ömürler 
Gurbetin patika yollarında 
Sılaya bir adım kala tükendi azık 
Can verdi umudum can verdi 
Kuşkunun şefkatsiz kollarında 
 
Sessizlik bayramına denk geldi 
Şarkılar haykırma isteğim 
İzin verirse yine de sevgili 
Kulağına bir şey söyleyeceğim...
 
Bir sadelik var canda 
Karışık duygulara inat 
Ellerim hüznün gırtlağında 
Gönlümde milyonlarca kanat 
 
Uçuş talimleri boşuna 
Karanlıktan setler kurmuş felek 
Vurmuşum kendimi yine 
Sevda yokuşuna 
 
Demem o ki 
Geceler boyu 
A sultanım
Uykusuzum 
Huzursuzum 
 
 ************************************
Şairin Gecenin onur konuğuna fısıldayışı...
 ************************************
Ellerinden tutmayı çok istedim 
Tutuşmayı çok seven ellerinden 
Takıldım dudaklarının tuzağına 
Özür diliyorum gözlerinden 
 
Biraz çakırkeyfim, hayır sarhoşum 
Otağ kurmuşum üzüm bağlarına 
Badeler içmişim sayısız bardak 
Takılmışım saki ağlarına 
Yollar eğri büğrü yürünemiyor 
Yılan arzuyla süzüyor avını 
Sürünemiyor 
Ufkun hemen arkasında seher 
Saçlarıyla örtmüş geceyi 
Yıldızlara kıyamıyor belli 
İndirmiyor peçeyi 
 
 ***********************************
Mehtapsız bir gece yarısı, zifiri karanlığın 
Kesin egemenliği... Ev sahibinden meclise 
Hitap... 
************************************
Bu sefer hangi siyah 
Dalımıza tüneyen 
Zifiri karanlık gecede 
Pervasızca gülümseyen 
 
Dallarında ateşten meyveler 
Dizilen bir ağacın 
Upuzun gölgesinde 
Huzurlu bir serinlik 
 
Derinlik doz aşımı 
İhtiyar denizimizde 
Gövermeye yakın bir mavilik 
Suya düşen yüzümüzde 
 
Bu sefer hangi beyaz 
Sayfamıza musallat 
Bu devran hangi devran 
Bu saat hangi saat?
  
 ****************************
Şafağa doğru... 
Uyku mahmurluğuyla, Şair dedi:
 ****************************
Gece, hep kalmak hevesindedir... 
Güneş hep doğmak ister 
Her sabah tatlı bir sancıyla... 
Ve geceyi hararetle kutsayan 
Nice canda şafakla başlayan 
Yoğun heyecanlar bile 
Mani olamaz kutlu doğumlara 
Ve önce güneş doğar 
Sehere galip gelip 
Hemen sonra da sen 
Senden sonra hiç kimse 
Doğmak istemezmiş 
Şefkatle gülümsemesen 
 
Her sabah doğuşuna kurban 
Ve her gün bizimle büyüyüşüne 
Gölgeleri önüne katıp 
Nizami adımlarla 
Sonsuzluğa yürüyüşüne... 
 ************************
Gece uzamakta...
Şafak sökmemekte ısrarlı 
 ************************
Bir zayıf aydınlık, bir titrek ışık 
Şafak sökmemekte ısrarlı 
Seherin nemli gözleri yenik uykuya 
Karanlık çekilmemekte kararlı 
 
Felek kirli gelinlikler giydirmiş 
Geceden cesaret alıp namlı fahişelere 
Bozmuş sözleşmesini gönlümüzle sevda 
Kapamış cümle kapılarını yüreğimiz 
Alış verişlere 
 
Aşk nurlarına hasret 
Binlerce canın a güzel 
Sarması bundan etrafını 
Çözerse yeşil gözlerin çözer 
Güneşle ufkun ihtilafını...
 
****************************
İhtilaf çözülmüyor, 
Gece uzadıkça uzuyor... Şair dedi:
****************************
Bedenleri terk edip göklere süzülen ruhların 
Koynunda bulduğu huzuru kıskandım ey sevgili 
 
Bu gece bütün sayıları saydım 
Bütün harfleri dizdim ardı ardına 
Bütün anlamlarla aynı yatağı paylaştım 
Öksürsem galaksilerde yankılanacak kadar 
Bir koyu sessizlikte buldum izini 
Zifiri bir karanlığı bu kadar sevimli kılan 
Gözlerini hapsetmendi yüreğimize 
Gerisi külliyen yalan
...
Bu gece sayılarla da küsmüşüm
Harflerle surlar örmüşüm arama 
Anlamlar hicret etmiş beynimden 
 
Cümle karanlıklar gözlerime hücumdayken bile 
Gözlerinden parlak nurlar kuşandım ey sevgili 
************************
Gecenin kapısında...
 ***********************
Konuksever akşamlar buldum ikindilerden kaçarak 
Hayalime gölgeler vursun istemedim 
Gamla kan kardeşi yaptım sevdamı 
Besledim hüznümü buruk sevinçlerle 
Kimseden bir lütuf beklemedim 
 
Kardeş geceler buldum akşamlardan kaçarak 
Her yıldızın boynuna bir hüküm astım 
Ve saatler boyu ağlayarak 
Senden ve benden uzaklaştım 
 
Isısız şafaklar buldum gecelerden kaçarak 
Zifiri karanlıklar yıldızımı boğsun istemedim 
Ay ışığı vuslatımı kıskanmaya başladı 
Hasetlikti feleğin son ettiği oyun 
Üzülmedim 
 
Dost seherler buldum şafaklardan kaçarak 
Güneş ufkun koynunda huzursuz ve uykusuz... 
Mutsuz gözlere doğmayı dilemekte 
Uyanmış derin uykusundan bir kadın 
Umut ve özlemle gülümsemekte... 
*************************************
Alacakaranlık, zamansızlığa benzeyen anlar...
*************************************
Söyleyeceklerim her hangi bir zamana ait 
Akşam diyemem, ikindi hiç diyemem 
Belki gecenin yarısından biraz önce 
Belki sabaha biraz daha yakın 
İyisi mi vakti bana bırakın 
 
Bir hıçkırık öncesi hazırlığı gibi 
Bulutların havada oynaşması 
Rüzgârda tarifsiz bir huzursuzluk 
Ufukların canı fena sıkılmış yine 
Dağların arkasında sınırsız bir boşluk 
 
Yalnızlığın bayram anı 
Evhamların coşku saati 
Kuşkular, kaygılar el ele 
Ruhlarda bir galeyan 
Ve tükenmez bir velvele 
 
Söyleyeceklerim her hangi bir zamana ait 
Akşam diyemem, ikindi hiç diyemem 
Belki sabaha biraz daha yakın 
Seherin tam öncesi belki de... 
Bir nazlı rüzgâr dağ eteklerinde 
Çiçekleri öperek dolaşmada 
Bulutlar yar koynundan küme küme 
Gökyüzüne taşınmada... 
 
Bak yine yenildin karanlık 
Bak yine yakınlarda bir yerde 
Şefkatli ve tanıdık ışıklar yanmada... 
Tam da nehri geçtim derken 
Tökezleyip suya düşen 
Bir cana 
Minnacık bir el 
Uzanmada...
*****************************
Yıldızların mecliste görünmesi, 
Yıldızlara tutunmamız gözlerinle...
*****************************
Ne tepeler tırmandık, ne tepeler seninle 
Gecelere ıslıklarımızla meydan okuyarak... 
Kırağılar buza dönüşmeye başladığında 
Şafaklara yuva kurduk eteklerinle 
Ne yokuşlar indik, ne yokuşlar seninle 
Kaygan çamurlarda ayak sürüyerek 
Başardık uçurumlara düşmemeyi 
Yıldızlara tutunduk gözlerinle 
Ne gazeller söyledik, ne gazeller seninle 
Yüzümüze vurduğunda ormanların gazeli 
Yaylalardan göç başladı katar katar ovaya 
Ve gün geldi usandık yeşil çimen ovalardan 
Kanat yaptık kollarımıza teleklerinle 
Kanatlarınla uçmam, kanatlarımla uçman yahut 
Yürümem ayaklarınla, ayaklarımla yürümen... 
Meltemler estirmem nefesinle, nefesimle 
Fırtınalar koparman, denizleri tehdit edercesine... 
Ne kadar sürdü, vallahi farkında değilim... 
Sonra, sakin bir liman bulamadan, 
Bir virane kulübede soyunduk ikimiz de... 
Teleklerinle kanat yaptığımız kollarımızdan 
Ne yokuşlar indik, ne yokuşlar seninle 
Kaygan çamurlarda ayak sürüyerek 
Başardık uçurumlara düşmemeyi 
Yıldızlara tutunduk gözlerinle...
Bakışların yoldaşlığı seçti geceyle 
Siyah yıldırımlar düştü durdu şafağa 
Çalarken kapımızı seher müjdecileri 
Kâbusları birlikte taşıdık sabaha 
Geceler nasıl da sever 
Karanlıklar yığmayı gözlerine 
O karanlıktan devşirirmişiz meğer 
Ervah-ı ezelden beri tüm ışıkları 
Dudakların yoldaşlığı seçti kelimelerle 
Şiir çıkmaz oldu asırlardır koynundan 
O yüzden çözülmüyor kelepçeler dilimden 
Elimden gelmiyor bundan fazla şairlik 
Çıkamıyor kelam yusuf kuyusundan 
Gönlün yoldaşlığı seçtiğinden beri yoklukla 
Can çekilip gitmiş usul usul varlıktan 
Yine tebessümlerle kurtar bizi ey sevgili 
Kurtar darlıktan... 
Her zindan penceresinde kirpiklerin 
Ellerinle kurmuşsun tüm sehpaları 
Vazgeçmiş âşıklar beraat arzusundan...
*******************************
Seherde bağa girişimiz... 
Güne minik adımlarla yürüyen
Bir ceylandır zaman... O dem Şair dedi:
 
*******************************
Elleriyle perdeyi aralayıp bakar yollara 
Bir hayalin sınırlı çerçevesine sığmayan 
Karanlıkların korkunçlaştırdığı gecelerde 
Sessiz bir kararlılıkla için için ağlar ve 
Bin bir mana yükler yalancı masallara... 
 
Gecenin ıssız ve sessiz ve kimsesiz bir deminde 
Ufuklara gamze vurarak 
Zamanın tahtı önünde el pençe divan durur 
Derin gözleriyle zifiri karanlıkların rakibi 
Aydınlık yüzüyle mehtabın taaa kendisi olur 
 
Issız ve zifiri karanlık bir gecede 
Daha ayak basılmamış karanlıklar üzerinde 
Nefesiyle yüzünü ısıtarak yürüyen 
Bir hayalin parlak kıvılcımları çakar 
Sakin bir rüyaya hazırlanan gözlerinde 
 
Kimsesiz gönlüne uzaakkk ufuklardan 
Yorumlanmaya muhtaç haberler gelir 
Şafağın hemen öncesinde 
Işıklardan çoook evvel 
Gözlerine 
Fersiz bir 
Umut yerleşir 
 
Eliyle perdeyi aralayıp bakar yollara 
Bir sevdanın sınırlı çerçevesine sığmayan 
Coşkun duygularını bastırır 
Elleriyle göğsüne 
 
Sonra kıyamaz insanlığın 
Karanlığa mahkûm olmasına da 
Saçlarından asar yüzünü 
Uçsuz bucaksız göklere 
Her gece açar perdesini, her gece ayrı bir oyun 
Sahnede bir birinden habersiz aktörler gezinip durur 
Ötelerde bir yerden belli belirsiz heceler duyulur 
Suflör tane tane okur özenle yazılmış bir metni 
Ve sessizce yola koyulur 
 
Gamın peşinden koşar durur 
Tasanın üç vakit öper ellerini 
Her gece, bin bir törenle uğurlar 
Kendi seherini 
Her seher bin bir törenle karşılar 
Kendi şafağını 
 
**************************
Seher vaktinin karlı düşleri...
Şair dedi;
 
**************************
Fark etmeyecektim susuzluğumu 
Dudaklarıma düşmeseydi çiy taneleri 
Seher vaktinin o kutsal ayazında 
 
Bir yudum çay hasretiyle ettik sabahı yine 
Yine nice canlar söküp aldık haşin dalgalardan 
Sırrımızı bir sana verdik, bir de rüzgâra 
Omuz yaptık kendimize palandökeni 
Kanat kuşandık sonra ejderden 
Mihnet mi eder artık gönül 
Yıldızlara 
 
Sessizliğin kibrinden kurtar notalarını 
Şiir değil diye dudak büktüğün sözler 
Aşk dergâhında saltanat sürmekte şimdi 
Yüreğimizle nice gözler sürmelenmekte 
Gözlerimizle nice körler görmekte şimdi 
 
Beyaz işveleriyle gecemize baş kaldıran 
Ve sonra koynumuzun bütün soğuğunu 
Sırtlanıp bir sadık hamal gibi taşıyan 
Şu kanatsız kuşlara bir öpücük ver 
Bari benim payımdan
******************
Nihayet Sabah...
Şair dedi; 
 
******************
Sabah yeni olmuş ışık daha toy 
Seher henüz çıkardığı gelinliğiyle 
Örtmüş ufku taaa boydan boya 
 
Ufkun arkasından nasıl da bakıyor hasretle 
Kirpiklerini kırpıştırarak bir çift yeşil göz 
 
Bahar çekip gitme hevesinde 
Yola koyulmuş bile yorgun adımlarla 
Derin ağlayışlar gizli rüzgarın sesinde 
 
İkindiye vardığında vakit 
Akdini erken bozan baharda bir utanç 
Devralmış daralan bir yürek ihanet nöbetini 
Bin bir kurşun gizli feleğin gülümsemesinde 
 
Akşam, hey gidi gamın ev sahibi hey 
Bir kere koklatsaydı ya ellerini sevgili 
Bir kere gamzeleriyle selam alsaydı ya 
Hasretlere döşekler sermiş dudaklarımdan 
 
Gece yeni gelmiş mehtap daha toy 
Oooyyy kutsadığım karanlık oyyy 
Toplayıver ufkun mübarek giysisini 
Başımın üstüne koy
 
****************************
Karanlıkla barışma anı... Şair dedi: 
****************************
Sarhoş girdik meyhaneye 
Sakiye de küsüz, kadehe de 
Döner durur başımız sebep aman aman 
Barışmalar arzu eder sevgili 
Karışır birden bire meydan 
'Devran yine o devran ' 
 
Bir tazelik gelir cana 
Heyecan üstüne heyecan 
Duman dağılmak üzre 
Mahcup bir şekilde 
El ovuşturmada zaman 
 
Kavgalar başlamadan daha 
Daha kanlar dökülmeden ayakyollarına 
Çekip gitsek mi diye geçer aklımızdan da 
Kaş çatışlar düşer gönül aynamıza 
 
Şu ayaz geceden ürker miydim hiç 
Bir yudum mahmurluk giyindirseydi 
Kendi elleriyle sevgili 
Ve soyundursaydı cümle mahmurluklardan 
Şafaklar semtimize uğramadan 
 
Perdeler kıpırdıyor nihayet 
Bir nefes ötede seher 
Zifiri karanlıklarla 
Can düşmanı değiliz 
Bu sefer
 
*********************************
Sabahın ilk ışıkları... Gecenin tutanağı...
********************************* 
Göz gözeliği özlemiştim zahir 
Efsunkâr bakışlar arıyordum 
Her hangi bir akşamın 
Her hangi bir vaktinde 
Yeşil ışıkları yakan sendin 
Hayatın en kasvetli kavşağında 
 
İliklerimde kutup rüzgârı... 
Sımsıcak nefesler arıyordum 
Her hangi bir gecenin 
Her hangi bir vaktinde 
Her zerresi buz tutmuş bir şehri 
Isıtan sendin soluklarınla 
 
Kirlenmemiş aydınlıklar arıyordum 
Her hangi bir seherin 
Her hangi bir vaktinde 
Titrek nurlar düşüren sendin 
Yağmur yerine gökyüzünden 
 
Duymak için bir ses arıyordum 
Her hangi bir şafağın 
Her hangi bir deminde 
Orkestralara notalar dağıtan 
Sendin dağarcığından 
 
Tutmak için eller arıyordum 
Her hangi bir günün 
Her hangi bir vaktinde 
Omzuma bir gölge düştü 
Buldum kendimi kollarında 
 
Bir koyu bensizlik arıyordum 
Her hangi bir zamanın 
Her hangi bir anında 
Sensizlikti menzil 
Sevda aynalarında
 
*************************
 Geceye teşekkür ve veda...
*************************
Sakındığı köşklerini açtı düşünmeden 
Kırk yılda bir gelen konuğuna 
Hiç alışamamıştı ama hiç 
Geçen zaman içinde 
Yokluğuna 
Bir şeyler vermek diledi geliş müjdesine 
Bir sille yedi ki sorma gelişin ta kendisinden 
O yüzden unutkanlıkları kutsadı 
Sevdi ihmal edişleri o yüzden 
En büyük devlet bildi bir anlık gafleti 
Kırkladı gözyaşlarıyla baş koyduğu yastığı 
Ne kir kaldı göğün yedi katında 
Ne bir zerre leke yerin yedi kat dibinde 
Epey günler geçirdi epey 
Aşkın sonsuz saltanatında 
Bir cılız naralanmaya şiir dedik, izin verdi 
Sizin ulaşılmazınızla sehpaya çıktık biz 
Geceler boyu sürüp giden yolculuklarda 
Deli gömleklerine hiç yabancı değiliz 
Yolcuysak eğer... ve ... 
Dağarcık taşıyorsak sırtımızda 
Başımız dağarcığımız için 
Aşımız kâselerinize kurban 
Tutun ellerimizden tutun 
Çekip gidelim buralardan...


şiirden harika seçkiler;
I.
"Öncü bir sözcük gelip geçsin sayfamızdan Kitaplarımızla ocaklar tutuşturduğumuzda Aklımıza mıhlanacak anlamlar var oldukça Gece de var, sen de varsın Sesimiz de, soluğumuzda..".
kutlarım