Geçmişin Yaşantı Anotomisi
bir baklava dilimi mi idi?
seni bana dalgalandıran.
yoksa o saf,
çocukça gençliğin mi idi?
görme anlama telaşın mı idi?
hepsinde çok,
yoldaşlık özlemim mi idi?
seni biz eden...
anlatmalı mıyım bilmiyorum?
bir kapıya verdiğin o animistik anlamı,
benimse hiç oralı olmayışımı,
oysa
sobanın üstündeki pudingi,
kocaman bekleyen,
çocuklarının gözleri.
bekleyen kocaman gözler,
dünyanın mistik kuantımı değil mi?
geçmeyen bekleyişin salisesi,
görelilik kuramı değil mi?
aklıma her düşmen,
yerçekiminden mi?
ölçülen bing-bang teorisinin yanında,
bağrışımdan,
ölçülmeyen pişmanlığım.
evet haklısın,
kapı sadece kapı değil.
doyumsuzluk...kimsesizlik...ötelenmişlik...
başlayan ve devam ederlik ve sonralık,
heyacan ve şükürlük ve hüzün...
baharında çiçek olmayacak ağaç gibi,
kökünden kurumak:
sonralık-hüzün
yürümek....
bende anlama kaynağı sloganı iken,
sende ikilemli yazgıdan,
sonesini yaşadığın yazgından
kurtulma,
kendine anlatamayacağın yazgından,
kurtulma,
zincirinden kurtulmaya çalışan işçi sloganı gibi,
birlikte yürürken bakınmamak,
anlamaya,
kurtulmaya....
dalgalandırdığın denizinde,
şimdi bir saldan,
kırılmış bir dalım ,
okyanusun ortasında....
anlamanı isterim,
yoldaşım...
başkanım...
metka delalim...
bunca ölümün,
bunca ötemişliğin ardına baktığımda,
ömrümün son 4 yılını yaşarken,
bir portakal çiçeği gibi,
koku, huzur verdiğin ömrümün.
öyle ki palanga olmuş yüreğim,
yaşantılarıyla...
kör -taş olmuş,
yüreğimin
murad alamamışlıktan,
yaşarken ölmüş olduğumu....