Geçtim
Şarkının sesi, sözü vurup indi duvardan.
Gece bürünmüş kasvetli, payetli kıyafetine.
Uzakta haşin bir motor sesi, bir kaç insan gülüşü
Yine bir akşam, akıyor, geçiyor zamandan.
Yıl iki bin yirmi beş, aylardan Aralık, günlerden Salı
Bir hatıra kalmış aklımda, bir sabah, erken saat.
Erken de değil gibi, belki de başkalarına geç, bilemedim.
Kızıldan maviye, ufkun cilası parlak, içim? Sessiz.
Birden silkindim, ürperdim gibi, soğuk vurdu, hayalci yüzüme.
Şu köpek, çöplerin arasında, şu atılmış torbalar, şu şehir!
Bir an yine demin düşen şarkı geldi aklıma, mırıldandım gitti
Gözlerimde üç beş ışık, parlak, gülen, üç beş de eski püskü şey. Bitti.
Ellerim cebimde, silik mi silik hafızam, yeni şeyler yapmak lazım.
Birden dönüyorum, köşede kestaneci. Küçük küçük çıtlıyor tezgâh.
Yine bir Aralık ayında, bir başka zamanda, başka yerde, başka bende...
Kimi bir sandalyede, kimi bir dükkan önünde, kimi düşünceli, kimi esrik, insanlar.
Oturup düşünüyorum. Aralık ayı, günlerden de Salı.
Bir kahve kokusu uçuşuyor, anımda mı, yanımda mı, bilemedim.
Bilmediğim çok şey gibi, renksiz, soğuk bir gün, soğuk ve yersiz.
Denizi düşünüyorum, güzel, uçsuz, kaprisli, hırçın ve öylesine mavi.
Bir kitap okuyordum. Ne diyordu? Sayfa bilmem kaç, çok mu önemli?
Aldanmak… En büyük yıkıntısı iç dünyamızın. Evet tam da böyle idi.
Dönüyorum geri, yol kenarında bahçeler, yedi veren güller, kediler.
Yıl iki bin yirmi beş, günlerden Salı. Not düşelim.
Ben geçtim...
Erkin Salgür
2025
