Gelin

Biliyordum
Hangi yola çıksam,
Hangi yalnızlık rıhtımında ellerim ellerimle buluşsa
Size susuz, size aç, size terk edilmiş bir kedi yavrusu gibi olacaktım.

Yine biliyordum ki;
Can acısına dayanan, yaşamak gibi kardeşi bilirdi onu...
Acıyamazdı bir daha, acıtmazdı hiçbir şey.
Seziyordum
Siz bana telli duvaklı bir gelincik tarlasından kalma
Gelin gibi gelmiştiniz
Gelince düşlerim, siz de bana gelmiştiniz.

"Gelin artık! Gelin!"
Yalnızlık canımın en dibinde üç beş simit kırıntısı
Sizsizlik simidimin yanında çay molası
Gelin!
Bana gelin bütün sevmelerinizle
Haydi, gelin!

Ne zaman burnumu silsem
Ağlamalarım gelir aklıma
Gökyüzünden düşen sevmek yerine
Umutlarımın tezgahını açarım
Yok, bu defa ağlamam!

Biliyordum
Aşk yolunda size çıksam
Benden ayrılacaktı ruhum, bedenim
Size çıksam
Kaybolacaktı umut bileyen hikâyelerim

Gelin!
Gelincik tarlasından randevu kaptım
Kıpkırmızı gelinciğinizi de kapın
Gelin!
Saygıda kusur etmemek için
Bütün resmiyetimi size döktüm
Temizlenin de,
Öyle gelin!

Sonra "Sevgilim" diyeyim
Tek gerçeğimden öte
Bana çıkan tek adres...
Gelin, güzel düşlü tozpembe hayallerinizle gelin!

Soframda tuzu hiç eksik olmaz aşklar biriktirdim
Hangi malzemenizden katarsanız katın
Gelin!
Acılar bile parelense, mühim değil...
Sizsizlikten beter olduğum ölümden de acı hâlimden kötü olamaz ki!

Gelin!
Düş kırıntılarımızı serelim
Hezeyanlarımız da olsun
Aşk böceğinin kusurlu katır inatçılığı bürüsün etrafımızı
Sevgilimden öte her şeyim olun
Bendeki bütün her şeyi almak da olsa işin ucunda
Gelin!
Telli duvaklı sevmelerinizle gelin!

Söz veriyorum
Yüz görümlüğü olarak ömrümü takacağım
Unutmak olursa işin ucunda
Hayatım feda olsun diye...

Şimdi cesaretlendiniz mi?
Fırtınayla birlikte gelin
Kar taneleri hesap sormaz ikimize de
Bembeyaz aşkınızla gelin!