Git
Vaktinden önce geldi kara tren,
Dumansız ve sessiz
Bahardan önce açtı çiçek,
Renksiz ve kokusuz
Yağmurdan önce doğdu kuşak göğe,
Kör ve susamış
Her ölüm erken ölüm derdi insan,
Kırk yıllık ölünün ardından
Ne vakit gelip de çatsa kaşlarını,
Ortalık sel savaş yeriydi malum.
Ben mi geçip gittim ömrümün,
sessizce beklemeyi bir yerinde
kötülük mü etmeliydim bahar kokan içimde,
kışı mı sermeliydim gözlerinin pınarına yoksa?
Saatlerce ve saatlerce hep,
Mis gibi solumayı gözlerin,
Seyretmeyi dolup taşan insanları,
Günlerce sürecek dumanlı şehir yolculuğu,
Her şey zamanında güzel değil mi?
Bahar,dalında meyveler ve çiçeği,
Rengarenk ışıltılı ve masumca,
Şelalenin en tazedir gözleri belki,
Şimdi kulaklarımda yağmur kokusu,
Gürüldeyen gök herkesten başkaca haykırıyor olmalı.
her şey daha güzel olmalıydı aslında,
ne vakit kırılınca kalem,
sustu şairin dili...
Oysa rengarenk çiçekler toplamıştım senin için,
Yarın ne vardı diye sorma,anlatamam.
Yıllar sonra bir vakit belki de,
Uzaklarda hem de çok uzaklarda,
Deniz ötesinde hem de bir yaz gününde
Belki bir tren garında ve belki de geminin yemeğinde,
Zamanda ve mekandan bahsetmeden olmaz tabii,
En güzel aşk kokan saate dek,
Git !!!
Çok uzaklara hem de...
Ölümden uzak,
Göğe yakın bir yere hem de,
Git,
cennet bahçelerinin olduğu yere,rengarenk çiçekler açsın hep,
Sen, git şimdi.
En güzel şehirlere belki de,
Yolun açık olsun...
Ümüt Berhami Alpaslan