Gönlüm


İşte, gecede mesleğini icra ediyor...

şu gördüğün siyah kısımlarda.

Bizi suskunluğa mecbur eden kader;

Şimdi, soğuk bir ölüm kadar acımasız ol! 

Hissetmem. 

Ben ne delilikler yaşadım.

Mesela; 

O, beni aldatanların dinledikleri müzikte dans ettim.

Her şeyi boş gösteren sözler kullandım.

Güldüm...

Kendime geldim.

Geç de olsa anlamak zormuş, karşımdaki acı/tatlı suretini.

Nihayet anladım.

Bensiz kimsesizdim.

Yalnız yağmurlar dinledim.

Gecenin son kıyağını bekledim.

Ay ve yıldızlar da bezdi gözlerimden.

Başka bakacak seyrim, gidecek yerim/yurdum mu vardı..?


"Gönlüm;" Kuyu ne derinmiş meğer, düşünce bildim. Düştüğüm yerde; ne parmaklıklar vardı, ne de sürgüsü yağsız demir kapı.

Elsiz kolsuz düştüm içeri..

İçeri, senin yüzün..

İçeri, benim gönlüm..

Yerim , yurdum, vatanım..

İçeri, bahar bahçe..

İğde ve gül kokusunda en sarhoş suçlu.


Gahle almayanlara, israf olmasın diye şüpheye mahal verecek cümleler kuruyorum.

"Cümle cümleyi açmasın, bol bol suskunluk olsun" diye içim, içimi yedi susmaktan...

Ama, kime ne anlatayım?

Ürkek dilim der, "konuş gönlüm" diye.. gönlüm der, "bende canım"..

O zaman ille de "gül" der gönlüm.. "gülemem ya; susa kalırım."

Sesimi bütün kırmızılardan kovan ulvi mahkeme! vazgeçirttiklerinden, vazgeçemiyorum.

Öyle ki;

gül sözde, söz gönülde kırmızı.

Biliyorum!

Tavan beyaz, duvar çatlak,dağınık bellek...

Ama hala, 'O' sanatkarın sanatını duyabiliyorum. Yarattığın saltanatına, nereden bakar durursun? Nereden duyulur ki sesin?

Ne zaman buluşur yüzün hüznümle?

Beynimi yakan, göğsümün uğultusu...

Ruhumun ne vakittir ki, çalınışı?

Bir gün, belki fark edilmeyecek ay ışığında yakın gözlüklerimle, pencere kenarında oturup alzaymır olmazsam eğer..

Gümüş rengi anılar olacak bütün bu yaşadıklarım.


Şimdi bırak onu-bunu!

Falan-filan ne demiş..

Dinle gönlüm!

Seni en sakin anıma saklarım.

Seni gönlümün en kuytusunda dinlerim.

Sen şimdiye kadar duyduğum ne güzel ezgisin.

Senle iken ay, yıldızlar ve güneş kalbime kurulur...

Şah damarımın yamacında serin sular durulur.

Yalnız yüzen aydır...

Kızıl şafakta kurur.

Alacakaranlığın koynundayım...

Vakit çekirgenin sustuğu andır.

Çatlamış dudağımızda ne bir ses, ne bir nefes, gül şerbeti öylece durur.

Eyy ayyaş kan; Biraz daha dur!

"biraz daha.."

 "Dur."

13 Şubat 2022 1 şiiri var.
Yorumlar (6)
  • 2 yıl önce

    İçli ve güzel bir şiir.Şairi kutlarım.

  • 2 yıl önce

    Hoşgeldiniz ve ne güzel geldiniz

  • 2 yıl önce

    Hoş geldiniz, nice paylaşımlara

  • 2 yıl önce

    Güzel bir şiir ile giriş yaptığınız bu mekâna 'hosgeldiniz'. Nice güzel şiirlere...

  • 2 yıl önce

    Edebiyatla'ya hoş geldiniz Asuman