Gönül Tahtı
Verdiğin bütün sözcükleri
Cümle içinde kullandım
Artık
Yenilerini istemiyorum
Gönlüm;
Göğe çarpı çizdim gözlerimle
Bulutlardan konuşma balonları yaptım
Senden sakladığım bütün sırlarımı
Dün gün batarken
Tozlarından tebeşir yapıp maviye yazdım
Belki;
Benden habersiz
Okursun diye
Gemiler
Köpüklerini kabartıyordu ya denizlerin
İşte içimde öyle çalkalanıyordun sen de
Yüreğime her gün sorduğum soru
Sen
Bu uzun yolculuğa ...
Nasıl
Dayandın
Köpüğümsü duygularım
Suyla söyleştiğinde
Aslında
Hiç yabancılık çekmedim
Sevgimi
Bir döşek gibi yaydım
Ben;
Gökyüzü gibi engin severken
Bir yeryüzü soğukluğu oldu acılar
Taşlara oturmak
Ağır geldi bedenime
Yüreğimi üşüttüm
İki tekerliyi, uçar gibi sürdüm
Çam iğnelerinden toka yaptım
Seni toparlamak içindi hepsi
Şimdi daha iyi misin peki
Bir kirpi gibi yumulmuş
Beni mi bekliyorsun gönlüm
Anne rahminde
En güzel taht senindi
O masmavi adada hani
Yüzmüştün ya günlerce
Kimsenin umurunda değildin
Kimseler senin umurunda ...
Sevgi dilenmekten vazgeçip
Göğe açınca ellerimi
Derince göğe üfledim
İçimdeki bütün kara çizgileri
Bir günahı
Yolluyormuş gibi boşluğa
Rüzgara verdim seni
Bir gün
Geri geleceğini
Bile bile
Şeytan tüyüm
Alın yazım
Karahindibam
Uzaklara dalıp dalıp
Şimdi
Hüzünleri
Çağırma bana
Gönlüm
Ahh gönlüm...
Gönül tahtı deyince şu mani aklıma geldi: A benim bahtı yarim/gönlümün tahtı yarim/gözünde göz izi var/Sana kim baktı yarim