Görebildiğince

bir nefeslik oyalanmalarda
döküldü sırlar birer birer
çıplaktı ayna
artık göremezdi kendi yüzünü
göremedi
gideni aratırdı gelen
gelene ilham olmadı
geçti gitti yaşanmışlar
ardı sıra
acıyı bal eyledi insan
tuz bastı yarasına


aynalar birer pencereydi
baktığı
göremediği dünya gerçeklerinde
bir ümitle kendini aradı
bulamadı
yaşam bütün hikmetiyle akıp gidiyordu
öylesine yalın
ve anlaşılabilirdi oysa
görmek istemediği hiçbir şeyi
göstermiyordu gözleri
tahminler yürütmeliydi artık
kendi varlığıyla ilgili
hayal edebilirdi
bu mümkün olabilmeliydi en azından
kapattı gözlerini


derin bir karanlığın ötesindeydi
ölgün bir ışık vuruyordu yüzüne
belli belirsiz bulutların arkasında
bir çocuktu
bir hayal
giderek daha da uzaklaşıyordu
başka başka gölgeler
arkasında gülümserken
yaşlı gözlerine gizlenmişti
ölümün solgun yüzü
donup kalmıştı öylece
üşüyen ellerini uzatmak
seslenmek istedi
-gitme... kal - diye
sonra soldu hayali
ışığı söndü
her yer geceydi artık


açtı gözlerini bir ümitle
pencereden vuran karanlık girsin diye
açtı perdeleri
şimdi pencereden baktığı
ve gördüğü
yalnızca bir solukluk gece
yalnızca
kendi ruhunun karanlığıydı
anlamıştı artık
hiç bakamamış
hiç görememişti aslında kendini
oysa
herşey onun yansımasıydı
bir parçası yaşardı
her yerde
her şeyde
görebildiğince gerçek
göremediğince yalandı hepsi ...


...


onbeşhaziranikibinonyedi / istanbul

15 Haziran 2017 60 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar