Güneşe Sahilden Girdik Sessizce
güneşe sahilden girdik sessizce 
ilkin renkleri avutmak istedi ağustos başı 
sonra biraz dönerek bize 
çaresizce buyur ettik saçlarımıza 
söyle bakalım kanı bozuk olana ne derler 
evler seneler diyecek oldum sustum 
içine hava doldurulan yola ne derler 
su akar yatağını bulur uykusuz 
her cevap köye yol su ve endemik bitki olarak dönse bile 
ulaşamazsınız vadide ki denize 
hayır 
hayırlarla güldü istasyon 
çok komik güldürüyorum kendimi 
kendimle dans ederek 
bir aynanın yorulması kadar yalan 
yüzüm yüzsüzlüğüne ağlıyor 
sanki bir kapıdan çekip gidecek 
ve ben 
ben değilim diyecek 
bana bir tartıda gülümseyen tanrılar verin lütfen 
inandığım için 
inandığım için 
yüzüm için aynalarda çırpınan 
benim ben olmadığımı söylemeyin lütfen 
ölü başını yiyen bir sonsuzluk gibi 
beni bana hatırlatmayın lütfen 
bu ara dediğin son mu yani 
bir daha bir daha sevmeyecek miyiz dünyayı 
iki adımlık rüyayı dar edip bize 
kendimize gülmeyecek miyiz yani 
olur olmaz durgunluklar saptandı septomlarımda 
nefes alıp verdim 
nefes alıp verdim 
değişmedi hangarın rüzgarı 
aynı kulvara koşullanmış sihirli kelimeler serptiler 
dil bildik lalezarı 
oyalandığınız kadar yeter 
çekin alnınızı ateşimiz den 
bir şarkıyı yakıp gitmek de geçer 
geçmez olan kendisinin kendisi.


