Günü Beklerken
Aksini aynalarda tanıyamaz oldum kendimin,
Hafif mahçup benliğine karşı başım yere eğik,
Yorgun kamburum ona nazaran daha dik,
Olmasa ılgın esen rüzgarın ellerinde,
Cüzzamlı ellerim,
Yahut,
Düşmeyen sallansa da hayat önünde hacıyatmazlarım,
Ceplerimde,
Çocukluğum birde camgöbeği düşlerim,
Ulaşmadan gün cumaya,
Hissediyorum bırakırdım kendimi çoktan selaya.
Yakalamadan akrep yelkovanı daha önce,
Verdi idi müjdeyi çehresi olmayan kör ulak,
O gelecek diye,
İnandım bende...
Belki sırf inanmak adına,
Yüreğime bir set daha çekilmemesi için beklide...
Malum sonrası...
Yedi cihanın gidilmez bellediğim tam ortasına,
Sadece mevcut giriş kapısı,
Yumruk gibi böğre inen boğuk havası,
Tenhada mahşer yeri kalabalığı,
Bir türlü akmayan melül zamanı,
Ve tüm kederine rağmen biçare,
Kuruldum bekleme odasının bir köşesine.
Gelmiyor/
/Gelmeyecek
Gelecek/
Gelmeli/
Gelmeyecek,
Hep bir ikilem insanı kemiren,
Hep bir,
Yokluğun yok kalma korkusu.
İşlenmesi mahzara eminim an meselesi,
Ama geçmiyor da değil bazen içimden,
Bir takvim yaprağı daha zemheriye düşmeden,
Bir dakika daha tik tak/lara yem edilmeden,
Gelse beklediğim burada olsa,
Beni yakalamaya fırsat bulamadan histeri.
And olsun ki Allah'a,
Gecikirse az daha zatıali kendi oratoryosuna,
Biliyorum,
Kanırta kanırta kanlı yaşlar boşalacak dizeleri,
Hıçkıra hıçkıra tek isimle boğumlanan düğümleri,
Biliyorum.
Kapı eşiğinde misafirim olmuşken umutsuzluk,
Sis gibi yayılıyor usuma peşimi bırakmayan intihar korkusu,
Ölen yada dokunsan tek krizanteme veda edemeden ölecek biri var içimde,
Yoksun kendinden bir kürek mahkumu,
Ah birde ortasında patlayan sessizliğin acımasız kırbaç yok mu,
Alevlerle yakıyor dağcalı bedenini,
Lakin daha amiyanesi var ciğerine dokunan,
Uğruna dünyayı alacağı sırtından Atlas'ın,
Kapı sürgüsü bir çift göz sevdamı töhmet altında bırakan.
Gelmedi/
Gelmeyecek de,
Sırf bu nedensellik yüzünden işte,
Cahit Sıtkı'dan ölüm konusunda daha cesurum,
Etkilemedi de bu yüzden olan,
Aydınlık günü beklerken kara geceye mahpusluğum...
Şimdi;
Avlusunda ulu bir caminin beslediğim güvercinlerin yerini,
Sinsi akbabalar aldı,
Sıcak nefes yerine karanlığın buz gibi soluğu,
Ay/hatta yıldızlar bile paramparça beni sürgüne yolladı,
Bozuk bir plaktan gelen tını haline geldi yüreğimin sesi,
Şimdi ben geceye karıştım da,
Hala satmadım ruhumu satmamda duyun,
Ey sinsi zebani gölgeleri,
Nasıl gelmediyse beklediğim o ve aydınlık günleri,
Öğle öğreneceğim işte,
Bazen acı katıksız acı ve tükürerek ihanetin adını,
Dost edinmeyi yıllardır düşman bildiğim geceleri.
hayallerim vardı iki kişi içinde hüzün yerine mutluluk olan kimsenin ruhunun yanmadığı mutluluk üstüne kurulmuş idi umutsuzluk kapımın önünden bile geçmezdi...
yeniden geleceğim...
kalemine sağlık şairim...
Düşmeyen sallansa da hayat önünde hacıyatmazlarım, Ceplerimde, Çocukluğum birde camgöbeği düşlerim, Ulaşmadan gün cumaya, Hissediyorum bırakırdım kendimi çoktan selaya.
offfffffff bu neydi be gülümmmmm😅
tıkandım valla gece vakti. ne ettin abam sen
ofki hemde ne offfffff.🙄
tebriklerim kalsın sayfanda şairim çok güzel
bir paylaşım daha okudum sayfanda.
👍👍👍👍
metinim ne yaptın sen? hüzün dolu mısralar....sitemkar... tebrikler abladan kocaman hem deeeeeeee👍👍👍👍👍
metin...
kıskandım........
İşlenmesi mahzara eminim an meselesi, Ama geçmiyor da değil bazen içimden, Bir takvim yaprağı daha zemheriye düşmeden, Bir dakika daha tik tak/lara yem edilmeden, Gelse beklediğim burada olsa, Beni yakalamaya fırsat bulamadan histeri.
uzayan ahlardı.. katıksız içç sesti dinlediğim ağrılı.. ne denirki şiir okudum deminde.. kutlarım koca yürekli şair.. sevgimle