Hayali

bir vakit
oturmuştuk sizinle ayrı yerlerde
uzaktınız, görmüyordum güzelliğinizi
duymuyordum incitmekden korkarmış gibi dökülen kadife sesinizi
ama oturmuştuk işte bir vakit sizinle
ben dönen bir koltukta
siz kimbilir nerede
bir kahve içmiştik
bir sigara yakmıştık
uzun uzun bakışmıştık... hatırlar mısınız
sonra demiştiniz ki
"hem biz seninle hiç dans etmedik değil mi"
sihirliydi sanki bu söz
açıl susam açıl demiş gibi
bir kapı aralandı orada
ve o kapıdan girdik
kar yağıyordu ince ince
kar taneleri uçuşuyordu şeftali çiçeği gibi
göl vardı buz tutmuş
üzerinde kör bir adam
elinde kemanı ile bizi bekliyordu
ahşap bir sandalyede oturmuştunuz
gölü seyrediyordunuz
hissediyordunuz... arkanızda izleyeni sizi
bu kez siyah bir elbise vardı üzerinizde
saçlarınız sağ omzunuza dökük
sağ cenahınızdan sokuldum size
usulca kalktı başınız
yummuş olduğunuz gözleriniz aralandı
göl değil sadece, dondu o an herşey
kör kemancı hissetti
dokundu tellere yayı
bir gül taktım kulağınıza dikenlerinden arınmış
gülümsediniz gözlerinizle
"benimle dans eder misiniz"
elimden tutup süzüldünüz gölün üzerinde
kuğu kadar zarif, kelebek gibi uçarcasına
bir kaç adım sonra döndünüz
sol elinizi bıraktınız avucuma... üşümüştünüz
sağ elinizi yasladınız göğsüme
sonra başınızı koydunuz
sanki donmuşçasına bir vals başladı ritmik
dönüyorduk, uçuyorduk ama sanki kımıldamıyorduk
sonra başınızı kaldırıp baktınız da
birden kaçıp gittiniz buraya açılan kapıdan
bir müddet daha kaldım ben orada
kemancı çalıyordu hala
kar serpiştiriyordu
ve ben yokluğunuzu öptüm dudaklarından

16/09/2015

22 Haziran 2016 5 şiiri var.
Yorumlar