Hoş Geldin
Zamanın çok gerisinde kalma,renksiz ve densiz bir gölge olursun,
Çok da sınırlarına dayanma önce bir çizgiye vurur koskoca bedenin sonra gözden kaybolursun.
Tam orta yerinden al zamanı, bir eline akrebi bir eline yelkovanı,
En derin nefes aldığın yerde hapset yüreğine sonsuzluğu,
Eğer yürümeye yetiyorsa ayağında derman ve kanındaki hırçın ferman,
Dert etme kendine, başına düşen akları,yüzüne dönen çarkları ve umarsız yolsuzluğu...
Pamuk ipliğinde yaşanıyorsa bu hayat boşuna kilim dokuma nasır tutmuş yüreğinde,
Bir dalganın getirdiği kumdan yapılan evler elbet diğer dalgayla talan olup gider,
Sen dumanın tüttüğü yerde değil ateşin yandığı toprağında yaşa bu alemi...
Kıyısından döndüğün uçurumlara değil göğsünde kaybolduğun mavilere sarıl,
Çok bilinmeyenli değil tek bilinenli kur gözlerinin ferine aşk denen denklemi.
Nefes almaktan öte kokusunu duymak her demde aslında hayat,
Her güne bir ömür vermek belki de bin yıllık çınarlarıyla övünürken tabiat,
Sarılmak cennetten melekleri çağıran bir aşk ile sevgi ile özlem ile,
Sen dilimden düşmezken hangi bülbül gelmez ki dile...
Çok iyi geldin aslında sen bana,
Her şeyim ikiden bire düştü;aklım, fikrim ve derdim...
Yalnız birkaç şey var günden güne sonsuza giden, mavilerin en uçlarında aşka gelen,
Ömrüm,Sevgim ve Yüreğim...
Hoş geldin...