Hüznüm Taşıdı T'onlarca Yolu
T'onlarda birikmişlik içinde hüsranım
Neye ulaşsam hep uzak kalıyorum
Hani kaderin aynasını alıp tutardık ya yüzümüze
Hani hüzün düşerdi gözlerimizden
Hani düşerken o da ağlardı..
Sonra yel alırdı hüznü, dalgalanırdı özgürce
Özgür sanardı kendini, bilemezdiki içindekini
Ne öfkeyle, ne matemle, ne acıyla düştü gözlerden
Öyle ki düştü gözden bir hışımla, ışık yetişemedi ardından
Ve ardından bakakaldı donuk gözler
Ardında kaldı iki dudağının arasındaki puslu sözler..
Hüzün taşıdım t'onlarca yolu..
Hiç kalkmadım ki yerimden.. yıllarım kalktı gitti
Kalktı ki düşünseldi hareketim fizikseldi yorgunluğum..
Oturdu yüreğim t'onlarca yolu..
Ve paylaşıldı hüzün oradan oraya ve aşıldı ırmaklar, dereler
Ve kıt'alar aşıldı, her yürek kendinden bir şeyler buldu hüznümde..
Hiç kalkmadım ki yerimden, hüzün taşıdı beni..
T'onlarca yolu misafir etti hüznüm, bense oturdum yerimde..
Çünkü yorgundu yüreğim, çok taşıdı yük
Alışkın değildi, baki değildi, elif değildi ki kalsın ayakta dimdik!
Ve gözümden düştü hüzün.. yel aldı götürdü.
Götürdü ki paylaşıldı hüznüm tıpkı
Tıpkı cebindeki paranın bir gün onun cebine girme ihtimali gibi..
Tıpkı uçan kuşu o da seninle aynı anda gördüğü gibi..
İşte böyle bir şeydi yorgunluğum.. ben hiç kalkmadım ki yerimden
Hüzün taşıdı beni..
O aldı t'onlarca yolu...
Sevgiyle.. Aşkla.. Birikmişliklerle..
Hüzün taşıdı beni..