İhtiyar Kemancı

Beşiktaş'ta hala esrik zamanlarının
Şarkılarıyla avunan eski bir apartmanın
Sofasında rastladım ona bir ay önce

Kâh kemanını yastık yapar uyur
Kâh bir sokak köpeğiyle paylaşırdı
Bir yudum kuru ekmeğini...

Yüzünde yılların çizdiği derin bir resim
Sakallarında geçen kıştan kalma kar
Damarları çıkmış ellerinde bir ahenk
Tavırlarında aleni bir nezaket
Üstü başı dökülüyor ama o mutlu
Kemanı yanında ya!
Hatıraları var ya!

İş çıkışı yine oraya gittim geçen akşam
Kemanı ve köpeğiyle oturmuş
Eski bir gazeteyi okumaya çalışıyordu

- Haydi gelin, dedim, birlikte iftar edelim

Gülümsedi, sonra başını önüne eğdi

- Beni kimse aşevine almaz ki!

- Öyleyse izin verirseniz ben kalayım burada
- Hem belki iftardan sonra keman da çalarsınız bana

- Hay hay, ama bir tek şartla
- Bana beni sormayacaksınız asla!

İlk defa o akşam dinledim onu
İsmini ve sözlerini unuttuğum
Ama melodisinde kaybolduğum
O eski şarkıyı çalıyordu
Gözleri kapalıydı
Yüzünde yine o tuhaf tebessüm
Mutluluktan desem değil
Acıdan desem hiç değil
Sanki bırakıp bedenini kemanın sesine
Ruhu uçup gitmişti bilinmeyen bir yerlere...

İçin için inledikçe kemanın üzerinde arşesi
İnceden inceye titredi yüreğimin bam teli
İçimde kaynayan meraklı sorulara rağmen
Sustum, gözüm üzerinde dinledim sessizce
Acımadım, inanın acımadım haline
Sadece üzüldüm ve merak ettim, acaba
Feleğin hangi çemberi değmişti ömrüne

Belki fakirdi belki yalnız ve aç görünüyordu
Ama hep belli belirsiz o garip tebessüm
Süslüyordu kirden zor seçilen yüzünü
Uyurken bile...

İftarlık alırsınız diye biraz para vermek istedim
Aldığım cevapla olduğum yerde kalakaldım:

- Ben ücretimi peşinen aldım ya hanımefendi!

Sordum soruşturdum, kimse tanımıyor
Kimse bilmiyordu kim olduğunu
Nereden ve neden geldiğini...
İki yıl önce eylülün üçünde akşamüstü
Çıkagelmişti elinde kemanıyla
Sonra adını Karabaş koyduğu kangal kırması
O sokak köpeği sahip çıkmıştı kendisine
Apartman sakinleri yemek veriyormuş
Güngörmüş eski bir beyefendiymiş
Ama mecbur kalmadıkça
Kimseye tek söz etmezmiş...

Bu akşam yine aklıma düştü ve
Barındığı o apartmanın önüne gittim...
Karabaş öylece küskün ve ağlamaklı
Yatıyordu boylu boyunca sofada
İhtiyar kemancıyı bekledim bir süre

Apartmandan çıkan bir yaşlı bey
- Beklememden şüphelenmiş olmalı -
Kimi aradığımı sordu gözleri yerde ve üzgün
Sanki ağzımdan çıkacak her kelimeyi
Önceden sezmişti...
Ben daha ağzımı açamadan

- Gitti kızım, dedi
- Bir daha dönmemek üzere gitti
- Dün toprağa verdik kendisini
- Tıpkı iki yıl önce
- Bir eylül ikindisinde geldiği gibi
- Aynı gün, aynı ikindide sessizce gitti
- Hiç kimsenin bilemediği o meçhul hikâye de
- Kendisiyle birlikte bitti...


Beşiktaş, 05.09.2009

05 Eylül 2009 96 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (6)
  • 14 yıl önce

    Gökçe Mutluluk Bu işte ! Aşkı da Hayatı da Yaşar ve yazar işte böyle ! Kah ağlatır Kah güldürür ! Modern bir Abdaldır o ! Gökçe Mutluluk ya ! İlahi nefes üflenmiştir yüreğine...............

  • 14 yıl önce

    👍👍👍👍çok guzel bır serbest çalışma kutlarım siz şairimi tebrıkler edıyorum sevgıyle samı👍👍👍👍👍

  • 14 yıl önce

    bu güzel ve uzun şiiriniz için sizi cani gönülden kutluyorum tebrik edrim 👍👍👍👍👍👍👍süperdi👍👍👍

  • 14 yıl önce

    🤐😥😥...... saadet inan yaşadım an'ı maalesef bazen her şey istediğimiz gibi değil...😙😙😙😙😙

  • 14 yıl önce

    Üstü başı dökülüyor ama o mutlu Kemanı yanında ya! Hatıraları var ya!

    ve belleğinide yanına alarak gitti...

    finele dğru insanın içini burkan birşeyler oluyor şairem "duygu" yu ve dokunuşu yakalmışsım

    kutlarım güzeldi