Işıklı Cevherin...
söylemiyeceğimi dedim se..
söylenecek çok şey vardı ki
tren yolcuğunda şiirimizden
arta kalan ne varsa şahidi olsaydı
takırtılı sesler arasıda sıkışıp kalan
o sözcükler var ya
o kadar dokunaklı ki
her biri kurşun kadar hızlı
ve her mola da
noktalar artı eksiler tartılıyordu
kunuşacak ima vardi ki
sayfalar konuştum anla diye
anlamak neyine gitmek kalmakta
zaten biz yalan dünyanın sanalıydık
öbür dünya dedikleri neydi
hangisiydi bu ikilemde.
nereye koysak acılar
götürür derya denizinde
seni şarkı daki gibi
sakladım içime sevdim
zor desem inanmak güç
gerçekliğini hissettim
sanal demek insandı
hayal dünyasında
yaşamak güzel
babil in gül bahçesi kadar
yosunlu cemre tortusu
sarmıştı etrafı şevki rüya
hayal mı revamıydı..
çözemezken bitmişti
bu kör düğüm
tamda kokuşan kültürde
cevheri erkan ışıklı
olmadı olmuyor derken
geride kalan kuruntular
deniz dalgası gibi hırçın
sabırlıydım delice yüreğe..
seninle arkadaş olmak güzel
her an uzaklara baktiğimda
acısıda ferahlıktı da
hayali hissettğim yok değildi
beden güzellik değil
can olarak sevdiğim bir değer
sevgilim olmada değildi
uçan kuş misali
gündüz ışıksız kalmak kadar
çok sevmek derya denizin de
durgundu git-gel misali
kabaran okyanus gibi
gelmeler gitmeler
ruhununa peşkeş çekmek
gündüzün faydası yoktu
dürüstlüğünü sağlam duruşunu
asiliğini sevdim desem yalan değildi
paylaştığın her şeyini sevdim
tek sevmediğim yüzündü / sesindi
onu görmediğim içindi
bir can olsa gerçek olsa
neyi ne mi fark eder
birlikte yürümek mi
birlikte türkümü söylemek
haykırmak mı
ne çok taktiri bir durum
değerdi dem tutan zamana
kızmazdım sana zamana hiç
söylediğin hepsini ...
kafama yüregime koyarak
gidiyorum
dönersek gerçekliğin
dönmesemde hayalin
o umutsuz ama ışıklı cevherin...
18.12.2010 - Karataş
yüreğine ve kalemine sağlık hocam
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍