İtiraf Defterine Akan Gözyaşımdan Başkent Yaptım Kendime
Bir yaprağın arkasına saklandım ya ondan görmüyorsundur beni
Ne de olsa çarpanlarına ayrılmış bir deliyim.
***
Neyin var diyor doktor: yangın var diyorum, sabotaj diyorum
Hayır hayır neyin var: yolunu kaybetmiş bir kalbim.
***
Ben tanrı değilim ki beni neden arkamdan bıçaklıyorsun
Cehennem manzaralı bir balkonda oturmuş rakı içiyordum sadece
Hem benim gerçeğe tek ihanetim düşler ülkesine sürdüğüm atlardı
Gerçeği bıraktığım yerde aşkı sperm ve orgazmın
Şiire yansıması olarak tanımlayan şairler vardı da ondan
Hani şu elleri olanın istediği şekli verebildiği çamurdan şairler
Avuçlarında hep ayna kırıkları; ayna illaki geçer orda ama hiç kan yok
Bir ucube için yazdıkları şiirlerle delirip duruyorlar.
Neden ayaklarınla suratıma basıyorsun ki
Ben sadece turuncu boyalı evin kumral kızını sevmiştim
Gerisi tamamen vergi borçlarımla ilgili ayrıntılar
Bana kendince gözdağı veriyorsun belki de ama
Bizim zaten bir dağımız var; psikanaliz / soyut / Freud
Biriktirdiğimiz acılardan yarattığımız kocaman bir dağ
Hatta zaman zaman o dağın en yükseğine çıkıp ateş yakarız
Ve iç savaşlarımızın şerefine kendimizi aşağı yuvarlarız
Arkamızdan kusmuklarımız büyük bir sadakatle
Peşimizden gelip tekrar üzerimize yapışır.
Bir de bizim bir sürü fobilerimiz var
Biz fobi manyağıyız.
Ama senin suçun yok, eline bir kalleşlik verilmiş
İbnelik sosyal anksiyetemde yorgunluktan uyuya kalmış nöbetçi öfkemde
Duyguları okunaksız bir yığın insan varken bu iltihaplı şehirde
İç evimin kapısını açık bırakmamalıydım.
(Bu şiirde sadece burası seninle ilgili biraz ey sevgili)
Ben en çok sana sarılırken düştüm biliyor mu/sun
Bana kollarında sakladığın uçurumları göstermemiştin hiç
Ola ki yanağına ağzı bozuk bir ihtilal sıkışmış
ve ben gamzenden düşmüş kaçak bir anarşistim
O günden sonra bütün kadınlar beni düşlerimden öpüyor
Terkedilmişlerin ruhlarına kahvaltı hazırlayan limanların
İsimlerini değiştirip değiştirip kaçıyorum sırf piçlik olsun diye
Sonra gidip kendime bir morg buluyorum geceyi geçirmek için
O morg senin bu morg benim akıp duruyorum ölümlülerin âlemine
Bilinçaltımdaki poetikadan saldıran
Ve bağırmaktan başka dil bilmeyen didaktik sesleniş;
Herkes kendi önündeki en yalnızlığından yesin kardeşim.
Ve gidip iyi niyet satıcılarına orantısız kullandığım güçsüzlüğümü anlatıyorum
Obsesif-kompulsif bozukluk diyorlar
Bir iskeletin bakışı; etsiz ve sadece ruh yığını bir fısıltı
'Git bulutları öp yağmur yağsın gözündeki gökyüzünden'
Bertolt'un 'üç kuruşluk operası'nda bir dilenci karakteri buluyor beni
Ve adım soyadımın anasına küfrediyor.
Hangi odasını açsam bir cinayet planı üzerime örtülen evin
Ve kanayan bir alfabede kendini moleküllerine ayırmış bir adam bulmaca çözüyor
İsviçre'de bir nehir; Aaru
Duvarda bir resim, resimde bir adamın en çocukluğu
Tanrı'dan çalıntı ellerini koparıp kuşlara atıyor
Ve diyor buldum, buldum işte parmak uçlarımdaki yanıkların sebebini;
Antik duygular müzayedesinde bizi ruhlarımızla beraber satmışlardı o gün
İç dünyamıza ıssızlık yağıyordu.
Ailen var mı diyor doktor: beni OHAL doğurdu
Peki neyin var: kimlik sorunum
Sen deli misin bayım: burası neresi ki?
Doktoru delirtiyorum sonunda
Ve tahliye oluyorum Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden.


