Karanlık
An'lık susuşlarıma sığdırdığım cümlelerimi
dizdiğim ip ile asıyorum yokluğunun asırlarını!
Hüsranın direğine asılı kalmış inançlarımı yine gülüşünle baltala!
Gamzelerine gömdüğün kahpe bilgelikle ve
Giyotin tadındaki şerrinle
Kutsa ellerimdeki kanı!
Nasıl olsa kahramanların ırkı,
Cazibesini yitirmiş kadınların koynunda tükendi!
Sadakatine ektiğin nifak tohumlarının zehiri ile
Ölen çocuğun yası hala tazeyken,
Metruk makamlarda başka bir ten'e tapmak mıydı en yüce ibadetin?
Naftalin kokusuna sardığım kederlerim
Ucu yırtık ağıtlara dökülen gözyaşlarıyla yıkandı.
Zerafet'in mihrabı yıkıldı karşımda,
Acizlik dizlerimden vurdu..
Oysa ki, sol şakağıma dayadığın nefesinde
Ölümü zaten kucaklamıştım!
Göğün ziyası söndüğü vakit,
Ziyan olur saçlarına karışmış toprak kokusu.
Üvey sancılar peydah olmuşken gecenin rahmine,
Beyaz boynumda taşıdığım namus lekesi gibi öksüz bir yafta mı?
Yoksa içli şarkıların nağmesinde ezberlenen rakının tadı mı,
Masallarda anlatılan kerametlerin mutluluğunu muştulardı?
Söyle hadi!
Haddini aşmış bir yalnızlığın koynunda söndürürken yaktığım tüm mumları,
Mezar taşı sessizliğindeki arzularımı hangi dokunuşun uyandırabilir artık?
-Ben sana; sol yanıma yığılıp kalmış çocuk derim.
-Sen kendine; aynanın sırrına gark olmuş karanlık dersin.
Ve biliriz ki,
Baharlara sakladığımız bakire yaralarımız varken
Umutlarımıza yüzgörümlüğü olarak gökyüzünü vermek Tanrı'ya ihanettir!
Söyle hadi! Haddini aşmış bir yalnızlığın koynunda söndürürken yaktığım tüm mumları, Mezar taşı sessizliğindeki arzularımı hangi dokunuşun uyandırabilir artık?
şaiirn canhıraç çığlıkları ta buralara kadar geldi.
bana kalırsa bu şiir seslendirilmeliydi eminim sesli hali çok güzel olurdu bu şiirin.
yanılmıyorsam sayfanıza ilk ziyaretim ama son olmayacaktır.
kutlarımAslı hanım ilhamınız bol olsun sevgiler.