Karşı Bayır






ıslak dudaklı sadmeli bir rüzgâr

bayırın kırık çanağından sarkıyor

şu karlı yamaçta boğuk nefesler alıyor

ölmüş bir çobanın sırt çantası gibi ağır

altın çiçekli çampakadan bulutlar

bir enjenü utancıyla süzülüyor

sonsuzun ellerine taşan bir kan gibi

göğün mor alnından geceye akıyor




dışarının hışırtılı ve ipeksi sükûtu

Mozukhin bakışlarıyla donmuş vizajemde

karlara gömülü funda tümsekleri

nisyana mahkum mezarlar gibi

yanında uzanan zambak rengi akşam gölgeleri

bir münzevinin sırtında yırtılan kefen

kâinatı kucaklayan bir unutuşu karalıyor

Çandra’nın feşâfeşli sikloramasında sevişmek

aşk hayaline ayın düştüğü estamp oluyor




kımıltısız izlediğim festivalin bu son gecesinde

o sokağın latent köşesinde,

maskesiz bir adamla konuşan o maske…

anladım ki sokakta lambalardan başka şeyler var

ve lambaların aydınlatmadığı yerler,

ay ışığıyla boyalı karanlıklar

ve geceyi kıvrandıran delüzyonlar




içimde ezeli bir mahkûm soluyor,

sahra çöllerinde tanrıyı ararken
annesini kaybeden bir nebi gibi

mahzun ve mükedder bir takallüsle

anasıymışçasına yatağa yapışıyor

dışarıda belijeran bir hiçlik

ve hafif bir ölüm nefes alıyor

ruhum bedenime sârî bir hüzne gark oluyor




ben ki inziva ve inkisarlar üstadı

âşık-ı şeydası olduğum hiçlikler

cesedimden ruhuma sızmadı

varlığımın sahiline vurmadı

yalnız bir çocuğun kahkahası,

Chagall’ın kırık camlarından sıçrayıp

ölü kuşlarla dolu bir hipojede yankılandı

kuğunun son şarkısı gibi çınladı




dün yine burada

küçük meleklere susmayı öğreten gece-i simyada

bir yavru ağlıyordu,

tenine ateş basmış bir kerub kadar yalnız

kimsesiz ve hastaydı yatağında

ateşler içinde sayıklıyor,

elimi Lezâ’yı delen bir ayet gibi tutuyordu

sonunda gevşedi minik eli,

bıraktı kırık oyuncak arabasını

yanında ne bir kul vardı,

ne bir mum,

ne bir dua

önce oyuncağı gömdüler

sonra çocuğu o hüzüngâha,

işte o karşı bayıra







05 Temmuz 2025 3 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar