Kayıp Kelimeler Krallığı
Rüyasından uyandırıldığı için çıldırmış gibiydi. Tekrar uyumak ve kaldığı yerden devam etmek istiyordu. Güçlükle uyumayı başardı ama rüyasını bulamıyordu. Deliye dönmüştü. Girmediği sokak, çıkmadığı dağ, sormadığı yıldız ve konuşmadığı bulut kalmamıştı.
Yoktu işte rüyası. Belki de biri onu çalmıştı. Çünkü çok zor görülen rüyalardan biriydi. Kaldırımın kenarına oturdu ve üzgün bir şekilde ağlamaya başladı. Derken yolunu kaybetmiş başka bir rüya gelip göz kapaklarına kondu. Bir rüyadan çok kâbusa benziyordu;
1.
Yıl ikibin elli
Uyku üretme fabrikasında
Döllenmiş embriyo sınıfı
Dünyaya doğarak gelmeyen
Modern kuluçka insanları
Ve kodlanmış yaşamlarıyla
İnsanlığa hükmediyorlar.
Çöle sürgün gönderilen kardan adam intihar etmiş
Cenazesini kum taneleri kaldırmıştı.
Yüzü bir mektuptan oluşan son gizemli kadın cesedi
Törenle buzdan yapılmış antik yüzler müzesine konmuştu.
Cehennem en sonunda bulunmuştu ve kapısında
Günahsız girilmez yazılı levhayı taşıyan zebani
En yüksek devlet memuru maaşını alıyordu.
Kayıp Kelimeler Krallığı adında bir terör örgütü kurulmuştu
Aşk içeren bildiriler dağıtarak toplumu içsel yolculuklara sevk ettikleri için
Her yerde aranıyor ve tam bir gerilla hayatı yaşıyorlardı.
Kayıp Kelimeler Krallığı
Ölüm denen köyde
Tümleçleriyle yaşayan militanlar topluluğu
Acıları ve isyanlarından silahlar yapıp
Dünyayı hissizleştiren bir imparatorluğa karşı
Ayaklanan güzel sanatlar dalı.
Konuşmalarında hala sıfat tamlamaları kullanan
Son hissel kavramlar orijini.
Onların ekspresyonizmleri var
Ve çocukları hala Amerika'yı yok etme planları yapıyor.
Kan ter içinde uyanıyor ve heybeme sakladıklarımı yokluyorum
Derin bir oh çektiğim sırada yüzü olmayan bir gölge;
O sakladıkların mağlubiyetlerinizin toplamından manzara resimleri
Siz onları peri pazarından aldığınız rüya ve mucizeler sanıyorsunuz
Lütfen duvarlarınıza asınız ve içselliğinizin ezildiği düşsel otobanınızda
Konvoya girmiş fısıltılara kulak veriniz.
Eskimiş bir adam ellerinde geçmişimi tutuyor
Hayatın kaldırımına açtığı imge tezgâhında.
Hadi yüzümden içeri gir diyor
Ben lafı değiştiriyorum
Sormak istediğiniz bir şey var mı bayım diyorum
Var; sizin ülkenizde ezmek hala bir devlet politikası mı?
Kendimi dünyaya zincirlenmiş bir adam gibi hissediyorum
Anlatamadığım acılarımla.
2.
Çağlar geçti
Öğretiler
İdeolojiler
Dinler
Ölüme sekreterlik yaptı hep.
Zaman kanla sulandı
Binlerce tanrı
Ve felsefeciye rağmen
Mutsuzluğun cumhuriyeti
Soyut bir anıt gibi
Hep ayakta kaldı
İnsanın içindeki
İnanılmaz
Arkeolojik
Yozlaşma
Sergisinde
Eserlerimiz
Yüksek fiyatlara alıcı buldu.
3.
Ve ben yoruldum
Kiracı fikirlerden
Başımı bir ütopyanın
Omzuna düşürdüm.
Küllerin başında
Ateşi hatırlama töreninde
Elinde gözyaşı şişesiyle
Yakaladım kendimi
Dedim ki ne içiyorsun
Dedi Ant;
Bana bıraktığın bu kalp ağrısı
Dünya ahret bacım olsun
Yan gözle bakarsam namussuzum...
Eski bir yemin; hala tutuyorum
Aşk... Sinemaları kapanmış bir kent gibi
Üzerinde dram taşıyan sokakların duvarlarına
Yazdığım; kayıp kelimelerden sis.
4.
(Mağlup)
Her yerde insanlığa veda partisi
Birbirine el sallıyor
Maskeli balolardaki tanıdık
Yabancılıklarımız
Kendi yarattığımız korkulukların
Önünde diz çökmekten dizlerimiz çürürken
Yangında ilk kurtaracağımız;
Yan yana dizilmiş
Onursuzluklarımız.
Tanrım bu ne bitmez hayal kuraklığı
Sularımız ve soluğumuz aynı anda kesik.
(Yanağındaki gamzeye ne yaptın
Hani ben ölünce oraya gömecektin)
Yürekteki pas oranı
Vicdan ölümleri
Kumdan kerhaneler
Ve rüzgârsızlık
Bir ölünün hayata geri dönme isteği
Ve kaçınılmaz çürümeyle başlayan
Onarıla-ma-yacak kadar
Bozulan insanoğlunun
En kolay düğmesi
Bir reset darbesiyle
Hayatı yeniden başlat
Ve düşlerin yerini alan ekranda;
'yeni bir sürümünüz mevcut,
Yüklemek ister misiniz' iletisi
İlahi bir komut gibi hükmederken ruhuna
Hayır, istemiyorum hayırrrr
Yırtıyorsun kendini ama
'hayır diye bir cevap şıkkı yok
yükleyeceksin hayvan' diye
Kulakları döven efektiyle
İçine kaltak kaçan elektronik bir melek
Tanrı olma hazırlığında.
Her şey değişiyor
Bakışlarımız ifadesizliğin iktidarı
Babalar çocuklarını
İçine attıklarından topluyor tek tek
Yüzündeki şiir yanıklarını gösteriyor bir bir
Oradan tanı beni diyor, ordan
Dokun, eğer yeteri kadar karanlıksa.
Bizi bir ressam
Her gün çiziyor
Aslında bir değil
Dünyaya gücenmiş
Bir ressamlar ordusu
Bizi her gün
Yüreksizliğimizden çiziyor
Çürümüş kadın kokuları
Ve kıstırılmış adamların korkularıyla
Ve çocuk salkımlarından düşen kan taneleriyle
Ve elleri üşüyen renklerin soluksuzluğunda
Aşksızlığı çiziyorlar boşluğumuza
Yaşamın böcek ve nem dolu kovuğunda
Bize unutulmayı
Sırayla öğretiyorlar
Biz iyi öğrencileriz.
Canımızın yandığı yerleri
Üst üste koyup
Bir kent kuralım o zaman
Avucumuzdaki bahçeye.
Üstüne bir piyano koyalım
İçimizdeki ölüler her gün çalsın
Ruhumuzun kapısını açık tutalım
Belki bir kuş kanatlarıyla
Bir ses bırakır.
İnançlarımızı tuzlarız biz de
Çürümesinler diye.
Düş ile gerçeğin birbirini ısırdığı bir mağarada
Kayıp kelimeler krallığı bir güzel sanatlar dalıdır
Şair aşkı hatırlıyor; gözlerin susuzluğumu gideriyor sevgilim
Sokaklar insan vakti, hadi yüzümden içeri gir kayıp bakışların gölgesinde
Sevişelim.
02.03.2010






Metin... 🙂
mükemmel bir finale imza atmış değerli bir kalemin şiirinde tek yorum olmaması çok üzücü çok umarım şair küsmez de değerli satırlarını yine yeniden bizimle paylaşır tebrik ve teşekkürlerimle